İcma

Bu yazıda bugün İcma konusunu ve alaka düzeyini inceleyeceğiz. İcma, her yaştan ve her kökenden bireylerin dikkatini çeken ve toplumda artan bir ilgi uyandıran bir konudur. Tarih boyunca İcma, bilim ve teknolojiden kültür ve sanata kadar birçok alanda önemli bir rol oynamıştır. Bu anlamda, İcma'in günlük yaşamlarımız ve toplumun bir bütün olarak gelişimi üzerindeki etkisini iyice analiz etmek önemlidir. Bu makale, multidisipliner bir yaklaşımla İcma ile ilgili çeşitli yönlere ışık tutmayı ve bu konuda kapsamlı ve zenginleştirici bir vizyon sağlamayı amaçlamaktadır.

İcmâ (Arapça: إجماع), bir İslam hukuku terimi.

İcmâ İslam hukukuna göre, herhangi bir çağ veya dönemde yaşamış İslam bilgini ve müctehidlerin kitap (Kur'an), Sünnet ve bazı mezheplere göre kıyasın delillerine dayanarak, şeriatın (İslami hükümlerin) konuları hakkında hüküm vermeleri veya benzer diğer hükümler arasında birleşmeleridir.

İcmâ, katılımcılarının görüş beyan edip etmemesi açısından ikiye ayrılır. Sarih icmâ, herhangi bir zamanda, icmaya katılma imkanına sahip olan bütün müctehidlerin tek tek görüş beyan ederek aynı fikirde birleşmeleridir. Sükûti icmâ ise müctehidlerin bir kısmının, görüş beyan edecek vakit ve imkanları olduğu halde ilgili konuda sessiz kalmalarıdır. Bu sessizlik genel görüşe iştirak ettikleri şeklinde yorumlanır.

Şartları gerçekleşmiş bir sarih icmâ, kesin delil olarak kabul edilirken, sükûti icmâın ise delil gücü konusunda ise fıkıh yazarları arasında fikir ayrılığı vardır. Bazı yazarlar, sükûtî icmâı kesin delil olarak görürken, bazıları yalnızca delil olarak saymakta, bazıları ise delil olarak kabul etmemektedir.

İcmâın geçerli olabilmesi için bazı şartların varlığı aranmaktadır. Öncelikle icmâın İslam peygamberi Muhammed'in vefatından sonra gerçekleşmesi gerekmektedir. Fıkıh yazarlarına göre, Muhammed hayatta iken icmâdan bahsedilemez, çünkü onun kararları Sünnet çerçevesinde ele alınmalıdır. Bununla birlikte icmâ edenlerin müslüman ve müctehid olmaları gerekir. Müctehid, dinin tafsîlî delillerinden şer'î hüküm elde etme yeteneğine ve ehliyetine sahip olan, adaletli kimsedir. Bir diğer şart ise bir konu hakkında icmâ olarak kabul edilebilecek bir fikir birliğinin oluşmasıdır. Çoğunluğun bir fikir birliği oluşturmasıyla birlikte, ondan az sayıda da olsa karşıt görüşte bulunan yazarların olması hali icmâ olarak değerlendirilmez. Son olarak, icmâın şer'î bir hüküm hakkında olması gerekir. Buna dair olmayan fikir birliği halleri icmâ olarak kabul edilmez.

İcmâın gerçekleşebilmesi için aranan bir diğer unsur ise icmâın bir dayanağının (senedinin) olmasıdır. Senet ile kast edilenin, müctehidlerin fikirlerini dinde geçerli görülen bir temele dayandırmalarıdır. Böyle bir temele sahip olan icmâın geçerli olacağı fıkıh yazarlarınca kabul edilmektedir.

Kaynakça

Dipnotlar
  1. ^ Kahraman 2013, s. 160.
  2. ^ Kahraman 2013, s. 162.
  3. ^ Kahraman 2013, ss. 162-163.
  4. ^ a b c d Kahraman 2013, s. 161.
  5. ^ Kahraman 2013, s. 163.
Kitap
  • Kahraman, Abdullah (2013). "2. Bölüm: Fıkıh Usulü - Şer'î Deliller". Türcan, Talip (Ed.). İslam Hukuku. Grafiker Yayınları. ISBN 978-605-4692-06-4.