Ana tanrıça zaman içinde ilgi uyandıran ve tartışmalara yol açan bir konudur. Siyasetten bilime kadar pek çok alanda tartışma konusu haline geldi. Toplum üzerindeki etkisi önemli olmuştur ve önemi, analiz ve yansıma nedeni olmaya devam etmektedir. Bu yazımızda bu konuya kapsamlı ve objektif bir bakış açısı kazandırmak amacıyla Ana tanrıça ile ilgili farklı bakış açılarını ve yaklaşımları inceleyeceğiz. Ayrıca yıllar içindeki gelişimini ve günümüzdeki etkisini inceleyeceğiz.
Tanrıça tapınımı dişi Tanrıçaya veya tanrıçalara tapınmakta kullanılan genel bir tanımdır. Pek çok New Age Tanrıça izdeşleri, hiyerarşik bir inançtan uzak olmayan "kulluk" teriminden kaçınarak tanrıça ruhsallığı (goddess spirituality) terimini kullanmayı tercih etmektedir.
Tanrıçaya ibadet, erkek hakimiyetini, devlet kontrolünü ve imparatorluk kurmayı desteklemekle konservatif de, bu geleneklere karşı durarak radikal de olabilir, kadının otoritesini de destekleyebilir. Batı toplumunda tanrıça tapınımı 19. yüzyılın ortalarındandan bu yana farklı bir kültüre doğru yönelmiştir. Tanrıça tapınımı batı toplumlarında en sık feminist versiyonu telaffuz edilse de feminist olmak zorunda değildir.
Pagan ve Neopagan dinleri veya mezhepleri genellikle tanrıça tapınımını konsensüs alanlarından biri olarak kabul etmektedirler. Bununla beraber tüm tanrıça tapınımı Pagan değildir.
Aralarında en öne çıkanlarından biri olan Marija Gimbutas gibi bazı yazarlar tanrıça tapınımının tarihöncesi zamanlarda başladığına inanmaktadırlar. Willendorf Venüsü gibi bazı sanat eserlerinin bereket tanrıçasını temsil edebildiğine inanılsa da Peter Ucko gibi bilginler de söz konusu figürlerin tanrıçalardan ziyade oyuncaklar, eğitim modelleri ve rahibe imajları olduğunu öne sürmüşlerdir.