Anadoluculuk

Bugün, Anadoluculuk dünya çapında birçok insan için büyük önem taşıyan ve ilgi duyulan bir konu olmaya devam ediyor. Anadoluculuk'in etkisi, popüler kültür üzerindeki etkisinden teknoloji veya çevre gibi daha spesifik alanlardaki önemine kadar günlük yaşamın birçok alanında hissedilebilir. Anadoluculuk dünyasını araştırdıkça kapsamının genişliği ve karmaşıklığının yanı sıra konuyla ilgili yaklaşım ve görüş çeşitliliğinin de farkına varıyoruz. Bu makalede, bu heyecan verici ve çok yönlü konuya ışık tutmak amacıyla Anadoluculuk'in farklı yönlerini ve günümüz toplumundaki önemini inceleyeceğiz.

Anadoluculuk veya Anadolu milliyetçiliği, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışı sırasında güçlenen ümmetçilik, Osmanlıcılık ve Turancılık gibi akımlara tepki olarak gelişmiştir. Irk esasına dayanmak yerine, Anadolu coğrafyasında yaşayan herkesi merkeze koymuştur. Genellikle Anadolu adı altında birleşilmesi gerektiğini düşünen kimseleri kapsar.

Doğuşu ve gelişimi

Anadoluculuk, 20. yüzyıl başlarında Türkiye'nin özel şartlarının bir sonucu olarak aydınlarca benimsenen yeni bir kimlik ve ideolojidir. I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan ve parçalanan Osmanlı İmparatorluğu'ndan geriye kalan Anadolu topraklarını merkeze alarak ortaya konulan yeni tür siyaset etme ve kimlik edinme sürecini temsil eden Anadoluculuk, ilkin Millî Mücadele döneminde savunulmuş, çoğu aydın tarafından da sempati ile karşılanmıştır.

Anadoluculuk, ilk kez 1918 yılında ortaya atılmış ve büyük öğreti ve hareketlere (Turancılık, Osmanlıcılık ve İslamcılık) tepki olarak çıkmıştır. Anadolu coğrafyasını kimliğin temel kurucu unsurlarının en önemlileri arasına sokmuştur. Bu haliyle de toprağa dayalı bir ulus ve ulusçuluk anlayışını temsil etmiştir.

Anadoluculuk, Türk düşünce ve siyasal tarihinde çok sayıda taraftar bulmuş, kimileri bu hareket ve ideoloji için öncü olmuşken, kimileri de belli bir dönem Anadoluculuğun etkisinde kalmış ve sonra bu bakış açısını terk etmiştir. Özellikle, Millî Mücadele sürecinde hemen hemen bütün aydınların ilgisini çeken Anadoluculuk, Cumhuriyet'le birlikte farklılaşma yaşamış ve birçok Anadolucu yaklaşım biçimi ortaya çıkmıştır.

Anadolu Mecmuası (1924), bu farklılaşmanın en önemli basamağını oluşturmuştur. Farklı düşünsel çerçeve içinde ve farklı dönemlerde Anadolucu yaklaşım biçimlerinin öncüleri arasında Mükrimin Halil Yinanç, Remzi Oğuz Arık, Cevat Şakir Kabaağaçlı ve Nurettin Topçu sayılabilir. Her biri farklı bakış açısıyla Anadoluculuk hareketini yorumlayıp bir yapıya kavuşturmuştur. Bu isimlerin dışında birçok aydın da Anadoluculuğa ilgi duymuş, öncüler kadar olmasa da bu ideolojiye katkıda bulunmuş ve belli bir dönem Anadoluculuk çerçevesinde kalarak üretimde bulunmuştur. Bu isimlerin tipik bir temsilcisi olarak Hilmi Ziya Ülken anılabilir.

Anadoluculuk düşüncesi, vatan, millet ve milliyetçiliğe ilişkin temel bazı kavramlarda ortak paydalara sahip görünse de modernleşme, sanayileşme, teknoloji ve din gibi konularda farklı anlayış ve vurgular nedeniyle bağdaşlık arz etmez.