Günümüz dünyasında Anna İvanovna toplumda öncelikli bir yere sahiptir. Etkisi çeşitli alanlara uzanmaktadır ve önemi, insanların günlük yaşamları üzerindeki etkisinden açıkça görülmektedir. Anna İvanovna, kökeninden evrimine kadar tarihte bir öncesini ve sonrasını işaretleyerek tartışmalara, yansımalara ve önemli değişikliklere yol açtı. Bu makalede, Anna İvanovna'in birçok yönünü inceleyerek farklı bağlamlardaki alaka düzeyini ve etkisini analiz edeceğiz. Anna İvanovna, popüler kültürdeki rolünden küresel ekonomi üzerindeki etkisine kadar derinlemesine incelenmeyi hak eden multidisipliner ilgi konusu olarak sunuluyor. Takip eden sayfalarda, Anna İvanovna'in ayrıntılı bir analizini inceleyerek onun çağdaş dünyadaki sonuçlarını ve anlamını çözeceğiz.
| Anna | |||||
|---|---|---|---|---|---|
| Rusya imparatoriçesi | |||||
| Hüküm süresi | 26 Şubat 1730 — 28 Ekim 1740 | ||||
| Taç giymesi | 28 Nisan 1730 | ||||
| Önce gelen | II. Peter | ||||
| Sonra gelen | VI. İvan | ||||
| Doğum | 7 Şubat 1693 Moskova, Rusya Çarlığı | ||||
| Ölüm | 28 Ekim 1740 (47 yaşında) Sankt-Peterburg, Rus İmparatorluğu | ||||
| Defin | Peter ve Paul Katedrali | ||||
| Eş(ler)i | Kurlandiya Dükü Frederick William (e. 1710; ö. 1711) | ||||
| |||||
| Hanedan | Romanov | ||||
| Babası | Rusya Çarı V. İvan | ||||
| Annesi | Praskovya Saltıkova | ||||
| Dini | Rus Ortodoksluğu | ||||
| İmza | |||||
Anna İvanovna (7 Şubat 1693 Moskova - 28 Ekim 1740 Sankt-Peterburg), 1730 ile 1740 yılları arasındaki Rus İmparatorluğu'nun hükümdarı olan çariçedir. Genellikle Anna ya da Anne olarak bilinir. II. Petro’nun genç yaşta ölümü üzerine tahta geçen Anna, Romanov hanedanının kadın hükümdarları arasında siyasi karakteri, saray çevresindeki yabancı danışmanların etkisi ve dönemin dış politik gelişmeleri nedeniyle çok tartışmalı bir figür olarak değerlendirilmiştir.[1]. Onun devrinde Ruslar Karadeniz'e inme maksadıyla İran'la dostluk teyit edilerek Petro devrinde alınan yerleri geri verdi. 1736'da müttefiki Avusturya ile Osmanlı'ya savaş açtılar. Ancak Avusturya siyasi destek vermekle yetinerek savaşın 1739'da kadar uzamasına sebep oldu. Bu esnada Ruslar 1735'te Kırım'a girmiş, Oçakov, Prepko (1736-37) ve Azak Kalesi'ni zapt ederek[kaynak belirtilmeli] kazanımlarını 1739 Belgrad Antlaşması ile onaylatarak Karadeniz'e inmede esaslı bir evreye adım atmıştı.[2]
Anna'nın yükselişi, Rus aristokrasisinin merkezi idare üzerindeki kontrolü yeniden ele geçirme girişimlerinin bir parçasıydı. Taht teklif edildiğinde Yüce Saltanat Konseyi tarafından yönetime ciddi sınırlamalar getiren şartları kabul etmek zorunda bırakılmıştı. Ancak başa geçer geçmez bu şartları reddederek Konsey’i feshetti ve Petro sonrası zayıflayan monarşik otoriteyi yeniden tesis etti. Bu adımı, aristokrasi içinde uzun süreli bir gerginliğe yol açsa da Anna, yönetiminin ilk yıllarında gücü doğrudan kendi çevresinde toplamakta kararlıydı.[3]
Anna’nın iç politikasının en dikkat çeken yönü, saray yönetiminde Baltık kökenli danışmanların ve özellikle Ernst Johann Biron’un etkisinin büyük ölçüde artmış olmasıdır. Bu durum, dönemin Rus elitleri tarafından “Bironovşina” olarak adlandırılan bir siyasi atmosfer yarattı. Aristokrasi ve bürokrasi içindeki birçok kişi, Alman kökenli danışmanların devlet işlerinde aşırı nüfuz sahibi olduğunu düşünerek hoşnutsuzluklarını dile getirdi. Buna rağmen Anna, yönetiminde düzeni sağlama, merkezî otoriteyi güçlendirme ve vergi mekanizmalarını iyileştirme gibi alanlarda etkili kararlar uyguladı.[4] Saray yaşamı açısından Anna'nın dönemi, hem ihtişam hem de abartılı tören uygulamalarıyla anılır. Anna'nın görkemli eğlenceleri, dış görünüşünde sergilediği zenginlik ve Petro dönemindeki Batılılaşma eğilimini törensel düzeyde sürdürmesi, saray kültürünün halk üzerindeki yansımasını artırmıştır. Bununla birlikte kişisel olarak duygusal dalgalanmaları olan, otoriter kararlarıyla çevresinde korku yarattığı söylenen bir hükümdar profili sergilemiştir. Sarayındaki lüks, devletin mali dengesini zaman zaman zorlamış olsa da Anna, yönetimin istikrarını korumaya büyük önem vermiştir.[1]
Anna'nın yönetimi, Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı ile ilişkilerin belirleyici olduğu bir dönemdir. 1735'de başlayan Rus–Osmanlı Savaşı, İran ile Petro döneminde tesis edilen ittifak çerçevesinde Rusların Karadeniz'e inmeyi hedefleyen politikalarının devamı niteliğindeydi. Rus orduları 1735'te Kırım'a girdi ve bölgede önemli kaleleri ele geçirdi; ancak Avusturya'nın desteğini çekmesi savaşın uzamasına neden oldu. Buna rağmen Rusya, 1739 yılında Belgrad Antlaşması'nı imzalayarak Azak üzerindeki kontrolünü hukuken sağlamlaştırdı ve Karadeniz'e inme hedefinde önemli bir adım attı. Bu sonuç, Anna'nın dış politikadaki en belirgin kazanımı olarak tarihe geçmiştir.[5]
Anna'nın saltanatı, Petro sonrası Rusya'da siyasi istikrar arayışlarının yeni bir aşamasını temsil eder. Merkezi otoriteyi yeniden güçlendirmesi, Rus diplomasisinin Karadeniz ve Balkanlar yönünde genişlemesine olanak sağlaması ve Petro döneminden miras kalan idari modelin sürekliliğini garanti altına alması, onun döneminin tarihsel önemini belirleyen unsurlardır. Ancak Alman kökenli danışmanların devlet işleri üzerinde etkili olması ve aristokrasinin tepkileri, dönemin Rus tarih yazımında hâlâ tartışma konusudur. Anna, 28 Ekim 1740'ta Sankt-Peterburg'da öldü ve yerine yeğeni VI. İvan'ın naiplik dönemi başladı. Ölümü, Petro sonrası hanedan içi siyasal istikrarsızlığın yeni bir safhaya girmesine yol açtı.[3]
| Önce gelen: II. Petro |
Rusya imparatoriçesi 1730 - 1740 |
Sonra gelen: VI. İvan |
| Bir Rus soylusu ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |