Geçmiş şeriatler

Bugünkü yazımızda Geçmiş şeriatler'in büyüleyici dünyasına dalacağız. Kökenlerinden günümüz toplumu üzerindeki etkisine kadar, Geçmiş şeriatler'i geniş bir kitlenin ilgisini çeken bir konu haline getiren farklı yönleri ve yönleri keşfedeceğiz. Farklı alanlardaki etkisini, zaman içindeki gelişimini ve geleceğe yönelik olası sonuçlarını analiz edeceğiz. Geçmiş şeriatler hakkında en alakalı yönlerine ışık tutmaya ve çağdaş dünyadaki anlamını araştırmaya çalışacağımız bu keşif ve öğrenme yolculuğunda bize katılın.

Şeriat kavramının geniş ve detaylı açıklamasını için Şeriat maddesine bakınız.

Şer'ü men kablenâ veya Türkçe karşılığı ile Geçmiş şeriatler, bir İslam hukuku terimidir.

En yalın anlamıyla şer'ü men kablenâ (geçmiş şeriatler) İslam'da son peygamber kabul edilen Muhammed'den önceki peygamberlerin getirdikleri şeriatleri tanımlayan bir terimdir.

Kavramın Açıklaması

İslam dininde peygamberler, kendisine kitap verilen ve kendisine kitap verilmeyen peygamberler olarak iki ana kola ayrılır. İnanca göre Muhammed tüm peygamberlerin sonuncusu, kendisine kitap verilen bir peygamberdir. Kendisine kitap verilen peygamberler yeni bir şeriat getirmişlerdir. İslam dinine göre her peygamberin (kitabı olsun olmasın) getirdiği din ve çağrısı aynı itikadi (dini esaslar) temellere dayanmaktadır, fakat her şeriat bir diğerinden kaynak olarak farklı olmasa da uygulamalar bakımından farklı olabilir. Kısacası, İslam'a göre farklı peygamberlerin getirdiği şeriatlerde ibadet, muamelat ve ceza konularında farklılık olmuştur.

Kavramın İslam Hukukundaki Kullanımı

Muhammed peygamberin şeriati kendisinden önceki bazı şeriatleri neshetmiş, bir kısmını aynen veya değiştirerek almış, bir kısmını ise alıp almadığı konusunda açıklama yapmamıştır. Önceki şeriatlerin neshedilen bazı hükümlerine örnek olarak Kur'an'da, En’âm Suresi 145-146. ayetlere bakılabilir.

İslam dinine göre, örneğin kısâs, namaz ve oruç ile ilgili hükümler eski şeriatlerdeki halleri ile veya değiştirilerek benimsenmiştir. Bu tür hükümlerin şekil ve miktarlarında bir takım değişikliklerin olduğu kabul edilmiştir.

Bazı hükümlerinse neshedilip edilmediği belirtilmemiştir; yani bu hükümlerin hâlâ geçerli olup olmadığı belirtilmemiştir. Örneğin Kur'an'da Maide suresi 45. ayette:

"Biz Tevrat'ta onlara (şunu da) yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılıktır. Hülasa bütün) yaralar birbirine kısâstır."

Fakat bu ayetin yorumlanmasında, acaba bugün Müslümanların bu kısasa itaat edip edemeyeceklerine karar verilememiştir. Zira ayette bu tür bir kısasın Tevrat'ta belirtildiği geçse de, İslam hukuku için geçerliliğini koruyup korumadığına dair bir bilgi yoktur. İşte bu gibi konular, İslam hukukunca Şer'ü men kablena yani "Geçmiş şeriatler" başlığı altında incelenip, değerlendirilmektedir.

Hanefi, Şafii ve Maliki mezheplerinin fakihlerinden (İslam hukukçusu) bir kısmı bu hükümlerin Müslümanlar tarafından da uyulması gereken hükümler olduğunu düşünmüş ve kabul etmişlerdir.

Bu mezheplerin hukukçularından bir kısmı bazı olaylarda Kur'an'da geçen eski peygamberlerin çeşitli uygulama ve lafızları kısacası şeriatlerine dair bilgileri delil getirerek (eğer bu bilgiler neshedilmemiş yani geçersiz sayılmamışsa) çeşitli uygulamalarda bulunmuş, neticeler çıkarmışlardır yani bunlarla istidlâlde bulunmuşlardır.