Günümüz dünyasında Müfredat (eğitim) toplumun çeşitli kesimlerinde büyük ilgi ve alaka kazanmış bir konu/kavram/kişidir. Politikada, bilimde, sanatta ya da günlük yaşamda Müfredat (eğitim), insanların hayatın farklı yönlerini algılama ve yaklaşma biçimlerinde bir önceye ve sonraya damgasını vurdu. Etkisi, konuşmaların gelişme biçiminde, belirli sorunlara yaklaşımda ya da kararların alınma biçiminde açıkça ortaya çıkar. Müfredat (eğitim) tartışma, ilham, düşünce ve eylem yaratarak günümüz dünyasının karmaşıklığını anlamak için temel bir unsur haline geldi. Bu makalede Müfredat (eğitim)'in etkisini keşfedeceğiz ve farklı alanlardaki etkisini ve geleceğe yönelik olası sonuçlarını analiz edeceğiz.
Müfredat ya da öğretim programı, eğitimin bir programa bağlanmasıdır. Öğretim veya eğitim planı için kullanılır. Öğretim programı; hangi konuların öğretileceğini, bunun hangi sırayla verileceğini ve bir konunun üstünde ne kadar durulacağını açıklar. Müfredat dersler ve ders içeriklerinin gösterildiği program türüdür. Müfredat önceden belirlenen hedeflere ulaşmak için tüm eğitim öğretim etkinliklerini, aktivitelerini kapsar.[1]
Günümüzde müfredat yalnızca okul içi dersleri değil, aynı zamanda öğrencilerin bilişsel, duyuşsal ve psikomotor becerilerinin gelişimini destekleyen bütünsel bir yapıyı ifade eder. Modern eğitim sistemlerinde müfredatlar, sadece akademik bilgi aktarmakla kalmayıp bireyin toplumsal, etik ve kültürel gelişimini de hedefler. Bu nedenle müfredat tasarımı; pedagojik ilkeler, sosyal ihtiyaçlar, ekonomik beklentiler ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda sürekli güncellenen dinamik bir yapıdır.[2]
Müfredat kavramı yalnızca belirli ders içeriklerini kapsamakla sınırlı değildir. Aynı zamanda eğitimin hedeflerini, öğretim yöntemlerini, öğrenme çıktılarının nasıl değerlendirileceğini ve öğrencilerin gelişimini izlemeye yönelik stratejileri içerir. Müfredat; eğitimi yapılandıran, yönlendiren ve sistematik hâle getiren temel bir bileşendir.
Eğitim bilimciler müfredatı farklı kategorilere ayırır:
"Müfredat" kelimesi Türkçeye Arapça "فِرْد" (f-r-d) kökünden gelen مُفْرَد (mufrad) kelimesinden türetilmiştir ve "tek tek sıralanmış", "ayrıntılı olarak listelenmiş" anlamı taşır. Müfred kelimesi, genellikle "tekil", "bireysel", "parçalanmış" gibi anlamlar içerir. Çoğul hali olan müfredât (مُفْرَدَات), "ayrıntılı unsurlar", "liste öğeleri" gibi anlamlara gelir ve eğitim bağlamında derslerin, konuların ayrı ayrı düzenlenmiş hâli olarak kullanılır. Terim Osmanlı döneminde resmî yazışmalarda ve eğitimle ilgili belgelerde de sıkça geçmiştir.[4][5]
Batı dillerindeki karşılığı olan curriculum kelimesi ise Latince kökenlidir. Latince curriculum, "koşu", "yarış", "yolculuk", "seyir" gibi anlamlara gelir ve *currere* (koşmak, ilerlemek) fiilinden türetilmiştir.[6] Antik Latincede curriculum aynı zamanda "yarış arabası" ya da "kariyer" gibi anlamlarda da kullanılmıştır. Bu anlamlar, öğrenim sürecinin bir yolculuk veya aşamalarla ilerleyen bir yarış gibi düzenli bir şekilde yapılandırıldığı düşüncesiyle benzeşir.
Curriculum kelimesinin eğitim bağlamındaki ilk bilinen kullanımı 1576 yılında Petrus Ramus'un ölümünden sonra yayımlanan *Professio Regia* adlı eserine dayanır.[7] Ardından 1582 yılında Leiden Üniversitesi kayıtlarında da bu terime rastlanmıştır.[8] Bu erken kullanımlar özellikle Kalvinist reformasyon sonrası eğitim sistemini daha düzenli ve planlı hâle getirme çabalarıyla bağlantılı görülmektedir.
Kelimenin İngilizce'de belgelenmiş ilk kullanımı ise 1633 yılında Glasgow Üniversitesi'nde görülür. 19. yüzyıla gelindiğinde Avrupa üniversiteleri, curriculum terimini hem genel öğrenim süreci (örneğin tıp veya cerrahlık gibi meslekler için) hem de belirli derslerin içeriğini tanımlamak için düzenli olarak kullanmaya başlamıştır. 1824 tarihli bazı İngiliz sözlüklerinde ise kelime "özellikle okul, üniversite veya kolejdeki sabit bir ders programı" olarak tanımlanmıştır.[6]
Müfredat kavramının kökeni Antik Yunan'a kadar uzanır. Platon’un "Devlet" adlı eserinde ideal yurttaşın eğitimi felsefî temellerle ele alınırken, Aristoteles ise eğitimin pratik yönüne vurgu yaparak retorik, mantık ve etik gibi alanları eğitim içeriği olarak önermiştir.[9] Bu dönemde müfredat, daha çok entelektüel erdemlerin geliştirilmesiyle ilişkilendirilmiştir.
Orta Çağ'da müfredatın yapısı, Hristiyan skolastik geleneği çerçevesinde biçimlenmiştir. Özellikle Yedi Özgür Sanat (Trivium: gramer, mantık, retorik; Quadrivium: aritmetik, geometri, müzik, astronomi) müfredatın temelini oluşturmuştur.[10] Bu dönemde müfredat daha çok ezbere dayalı, dini ve otoriteye bağlı bir yapıdaydı. Eğitim kurumları müfredatı sabit bilgiler bütünü olarak kabul ediyordu.
Rönesans ve Reform hareketleriyle birlikte müfredatta da dönüşümler yaşandı. Erasmus, Comenius ve Petrus Ramus gibi düşünürler, eğitimde insani değerlere ve bireysel gelişime odaklanılmasını savunarak öğretim programlarının içeriğini çeşitlendirdiler. Comenius'un *Didactica Magna* (1632) adlı eseri, her çocuğun eğitime erişimini savunurken sistematik bir öğretim planının gerekliliğini vurgulayan ilk metinlerden biri olmuştur.[11]
Modern müfredat anlayışının temelleri 20. yüzyılın başında atılmıştır. John Dewey, eğitimi yaşamla bağ kuran, deneyime dayalı bir süreç olarak tanımlamış ve öğretim programlarının öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına göre düzenlenmesini önermiştir.[12] Onu takip eden Ralph W. Tyler, 1949'da yayımlanan *Basic Principles of Curriculum and Instruction* adlı çalışmasında modern müfredat planlamasının dört temel adımını (hedefler, öğrenme deneyimleri, organizasyon ve değerlendirme) tanımlamış ve çağdaş program geliştirme süreçlerini şekillendirmiştir.[13]
21. yüzyılda müfredatlar daha esnek, öğrenci merkezli ve dijital içeriklerle bütünleşmiş bir yapıya kavuşmuştur. Jerome Bruner, Hilda Taba ve Joseph Schwab gibi kuramcılar, öğrenmenin yapısal doğasına, program tasarımında öğretmen rolüne ve disiplinler arası yaklaşımlara odaklanarak müfredat teorisini derinleştirmiştir.[14] Günümüzde STEM, çevrimiçi öğrenme, kapsayıcılık ve sürdürülebilirlik gibi temalar da müfredat tasarımında önemli yer tutmaktadır.[15]
Müfredatlar her ülkenin tarihsel, kültürel ve sosyo-politik yapısına göre şekillenir. Bu bağlamda ülkeler arasında önemli farklılıklar gözlenebilir. Aşağıda çeşitli ülkelerdeki müfredat sistemleri özetlenmiş, ardından karşılaştırmalı bir tabloyla anahtar özellikler karşılaştırılmıştır.
Türkiye'de müfredat, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanır. Tüm devlet okulları ve birçok özel okul bu merkezi müfredata göre eğitim verir. Derslerin içeriği, haftalık saatleri, kazanımları ve ölçme-değerlendirme yöntemleri bakanlık tarafından belirlenir.
2005 yılında yapılandırmacı eğitim yaklaşımının benimsenmesiyle birlikte müfredatlar yeniden düzenlenmiş, öğrenci merkezli öğretim anlayışı güçlendirilmiştir.[16] 2017 ve 2018 reformlarında ise sadeleştirme, dijital uyum ve değerler eğitimi gibi başlıklara odaklanılmıştır.[17]
Finlandiya'da ulusal çekirdek müfredat, Finlandiya Eğitim Kurulu tarafından belirlenir. Ancak yerel yönetimler ve öğretmenler bu çerçeveyi kendi bağlamlarına göre esnek biçimde uyarlayabilirler. Öğretmenlerin yüksek düzeyde özerklik taşıdığı bu modelde, öğrenme süreci proje, grup çalışmaları ve problem çözme temelli ilerler. Öğrenci başarısı ve eğitsel verimlilik, uluslararası değerlendirme sınavlarında yüksek çıkmaktadır.[18]
Japonya'da müfredat, MEXT (Eğitim, Kültür, Spor, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı) tarafından belirlenir. Course of Study adlı resmi belgelerle müfredat ülke çapında standartlaştırılır. Öğretmen özerkliği sınırlı, merkezi denetim güçlüdür. Ancak son yıllarda Japonya da yaratıcı düşünme, iş birliği ve iletişim becerilerini artırmak için reformlar gerçekleştirmiştir.[19]
ABD'de eğitim sistemi büyük ölçüde eyaletlere bağlıdır. Ulusal düzeyde belirli standartlar (örneğin Common Core) önerilse de eyaletler bunları uygulamak zorunda değildir. Öğretmen özerkliği yüksektir. Ancak okullar arası kaynak eşitsizlikleri yaygındır. Eğitsel başarı bölgeden bölgeye ciddi farklılıklar gösterebilir.[20]
Güney Kore'de müfredat merkezi olarak Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenir. Sınav odaklı yapı, özellikle üniversite giriş sınavları etrafında şekillenmiştir. Öğrenciler okul dışı kurumlar (hagwon) ile yoğun biçimde desteklenir. PISA gibi uluslararası sınavlarda başarı yüksektir, ancak bu başarı yüksek stres düzeyiyle birlikte gelir.[21]
Almanya'da eğitim sistemi federal yapıya sahiptir. Her eyalet kendi eğitim otoritesine sahiptir ve müfredatlarını buna göre geliştirir. Öğretmen özerkliği ve sınav yapısı bölgeden bölgeye değişir. PISA gibi sınavlarda istikrarlı ve dengeli bir başarı gözlenmektedir.[22]
| Ülke | Müfredat Türü | Öğretmen Özgürlüğü | Öğrenci Merkezliliği | Sınav Baskısı | Uluslararası Başarı/Verimlilik |
|---|---|---|---|---|---|
| Türkiye | Merkezi | Düşük–Orta | Orta | Yüksek | Düşük |
| Finlandiya | Yarı Merkezî | Yüksek | Yüksek | Düşük | Çok Yüksek |
| Japonya | Merkezi | Düşük | Düşük–Orta | Yüksek | Yüksek |
| ABD | Yerel | Yüksek | Değişken | Orta | Değişken |
| Güney Kore | Merkezi | Düşük | Orta | Çok Yüksek | Çok Yüksek |
| Almanya | Federal | Orta–Yüksek | Orta | Orta | Yüksek |
Tabloda yer alan "Uluslararası Başarı/Verimlilik" sütunu, ülkelerin OECD tarafından yürütülen PISA (Programme for International Student Assessment), TIMSS gibi sınavlardaki sıralamaları, öğrenci eşitliği, öğretmen memnuniyeti ve genel sistem çıktıları göz önüne alınarak değerlendirilmiştir. Değerlendirmeler mutlak değil, yıllara yayılan genel eğilimleri yansıtmaktadır:
|ortaksoyadı= görmezden gelindi (yardım); Bilinmeyen parametre |ortakad= görmezden gelindi (yardım)
|isbn= değerini kontrol edin: checksum (yardım).
|isbn= değerini kontrol edin: checksum (yardım).
|isbn= değerini kontrol edin: checksum (yardım).
|isbn= değerini kontrol edin: checksum (yardım).
| Eğitim ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |