Günümüz dünyasında Menemen Olayı toplumda büyük ilgi gören ve tartışılan bir konudur. Menemen Olayı yıllardır siyasetten popüler kültüre kadar farklı alanlarda yinelenen bir tema olmuştur. Zamanın geçmesiyle birlikte Menemen Olayı daha fazla önem ve alaka kazandı ve tartışmalara yol açmaya devam eden güncel bir konu haline geldi. Bu nedenle, bu konuyu daha derinlemesine incelemek ve günümüz toplumu üzerindeki etkisini anlamak için farklı yönlerini analiz etmek çok önemlidir.
Menemen Olayı | |
---|---|
Tarih | 23 Aralık 1930 |
Konum | Menemen, İzmir |
Diğer adı | Kubilay Olayı |
Sonuç | Sıkıyönetim ilan edilip Divanıharp kuruldu. |
Suçlama | Anayasayı cebren tağyir, eyleme iştirak, azmettirme veya Mehdi Mehmet'in mehdiliği için harekete geçtiğini bildikleri hâlde zamanında Hükûmete haber vermedikleri ve tekkelerin seddinden sonra ayini tarikat icra etmeleri. |
Hüküm | 37 kişinin idamına, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişinin çeşitli hapis cezaları verilmesine karar verildi. |
Menemen Olayı ya da Kubilay Olayı, 23 Aralık 1930 günü, İzmir'in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin şeriat isteyen bir grup tarafından öldürülmesi. Şeriat ile laiklik arasındaki mücadeleyi vurgulaması açısından Cumhuriyet tarihinin önemli olaylarından biri kabul edilir. Olayların ardından bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş, General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divanıharp'te failler idam dâhil çeşitli cezalara çarptırılmıştır.
23 Aralık 1930 sabahı Manisa'dan Menemen'e gelen dördü silahlı altı kişi, bir camiden aldıkları yeşil sancağı sabah namazından sonra ilçe meydanına dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalıştılar. Sarıklı ve cübbeli bu kişilerin, Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahim Hoca tarafından yönlendirildiği iddia edilir.
Halkın da isyana katılmasıyla isyancı grup kısa zamanda büyüdü. İlk eylemciler arasında, Giritli Derviş Mehmet, Şamlı Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan ve Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet cemaate kendini mehdi olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söyledi.
Eylemciler meydana diktikleri ve şeriat sancağı olarak adlandırdıkları yeşil bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye ve zikretmeye başladılar. "Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir." diye bağırarak bir isyan hareketi başlattılar. Bayrağın altından ahaliden bazı kişileri geçirdiler. Bunlar arasında fabrika işçisi Hayimoğlu Jozef gibi gayrimüslimler de vardı. Eyleme katılan vatandaşların bir kısmının halife ordusunun geleceği endişesiyle boyun eğdiği iddia edilir.
Olay devam ederken Yüzbaşı Fahri Bey gelmiştir. Yüzbaşı Fahri Bey, şeriat talep eden eylemcilere dağılmalarını söylemesine rağmen, Giritli Mehmet, şeriat ilan ettiklerini ve dağılmayacaklarını belirtmiştir. Yüzbaşı Fahri Bey, gerekli tedbirleri almak üzere olay yerinden ayrılıp, eylemcileri 43. Piyade Alayına bildirilmiştir. Olayların ilçedeki askerî birlikte duyulması üzerine alay komutanı, Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderdi. Kubilay diğer askerlerin yanından ayrılarak tek başına eylemcilerin arasına girdi ve teslim olmaya ikna etmeye çalıştı. Silahlı eylemcilerden biri ateş ederek Kubilay’ı yaraladı. Bunu gören askerler ateşle karşılık verdiler ancak tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardı. Derviş Mehmet ''Bana kurşun işlemiyor.'' diyerek halkı kutsal bir vazifesi olduğuna ikna etmeye çalıştı. Kubilay yaralı halde uzaklaşarak cami avlusuna sığındı ancak Derviş Mehmet ve arkadaşları peşinden geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve Kubilay'ın başını bedeninden ayırdı. Bir görgü tanığının ifadesine göre Derviş Mehmet, Kubilay'ın başını kestikten sonra akan kanını avuçlarıyla içmiştir. Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Bunun üzerine kesik başı bayrağın sopasına iple bağladılar.
Mahalle bekçisi Hasan, olayı fark ettikten sonra hızla evine doğru koşar ve tabancasını alıp yüksek bir noktaya çıkmıştır. Hasan, saldırganlara karşı ateş açarak iki saldırganı yaralamıştır ancak, kendisi de bu çatışmada ölmüştür. Aynı zamanda, bekçi Şevki de saldırganlar tarafından öldürülmüştür.
Olay yerine gelen takviye birliklerin "Teslim ol!" çağrısına uymayan eylemciler ile askerler arasında çatışma çıktı. Çatışma sırasında Şamdan Mehmet, Derviş Mehmet ve Sütçü Mehmet ölmüştür. Kaçmaya çalışan Dördüncü Mehmet ise yandaşlarıyla birlikte tutuklandı. Eylemcilerden Nalıncı Hasan ve Ali Oğlu küçük Hasan kargaşadan yararlanıp kaçarlar. Yaralı ele geçirilen Mehmet Emin daha sonradan sorgulanınca kaçan iki kişinin kimliği tespit edilir. Kaçan bu iki eylemci daha sonra Manisa’nın Ahiler köyünde yakalanarak Menemen’e getirilmiştir.
Dört gün sonra, 27 Aralık 1930 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa Kemal Atatürk'ün başkanlığında bu konu ile ilgili bir toplantı yapıldı. 28 Aralık 1930'da orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında, "mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkâr bulunmalarının bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadise" olduğunu belirtti.
31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931’den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edildi ve 1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanıharp kuruldu.
7 Ocak 1931'de bu kez İzmir'de yine Mustafa Kemal Paşa başkanlığında ikinci bir toplantı yapıldı. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan 105 sanık; anayasayı cebren tağyir, eyleme iştirak ve azmettirme; Derviş Mehmet'in mehdilik iddiasıyla harekete geçtiğini bildikleri halde zamanında hükümete haber vermeme veya tekkelerin seddinden sonra tarikat ayini icra ettikleri suçlamalarıyla 15 Ocak 1931'den itibaren Divanıharp'te yargılanmaya başlandı.
24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak'ta mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile birlikte 37) kişinin idama mahkûm edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis’in onayına sunuldu. İdam hükümlülerinin altısı küçük yaşta olduğundan cezaları ağır hapse çevrildi. TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını iki yıl hapse çevirdi.
Diğer 28 idam mahkûmu, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Bazıları Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı. Mahkûmlardan biri idam sehpasının önünden kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi.
26 Aralık 1934 tarihinde Menemen'de iki bekçi ve Kubilay için anıt dikildi. Anıtın üzerinde şöyle yazar: "İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz."
Sıkıyönetim, 28 Şubat 1931’de Manisa ve Balıkesir’den, 8 Mart 1931'de de Menemen’den kaldırıldı.
ile ilgili metin bulabilirsiniz. |
"Kubilay devrim uğruna, vatan sevgisi ve bütünlüğü yolunda yalnız başına, kuvvet hesabı yapmayan bir idealist vatanseverlik örneğidir. Kubilay, millet yolunda canını her an fedaya hazır olan geleneksel Türk yaradılışının müstesna abidesidir."
— İsmet İnönü
Kubilay'ın öldürülmesi sadece devlet katında değil, toplumda da büyük bir tepki yaratmıştı. Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, o dönem 13 yaşında olduğunu ve yaşadıklarını, hissettiklerini şöyle anlatmıştır:
"Kubilay Olayı bende ve sınıftaki arkadaşlarım üzerinde büyük etki yarattı. Zira genç bir subayın öyle hunharca şehit edilmesi elbette ki bizi etkileyecekti. Bunun etkisi altında uzun süre kaldım. Bir aralık bu katliamı yapanların yakalandığını ve istasyonda tren beklediğini söylediler. 5-6 arkadaşla beraber hemen istasyona gittik. Onu şehit eden, Kubilay'ı şehit eden hainleri orada gördüm. Bende o kadar derin bir iz bırakmış ki bu, o sırada kara kalemle resme başlamıştım. İlk resmimi Kubilay'ın resmi olarak yaptım. Hatırlarım ve güzel de resimdi. Keşke saklasaydım da yanımda hatıra olarak kalsaydı."
Siyasi bağlamda Kubilay Olayı, 1930'da Ali Fethi Okyar tarafından Mustafa Kemal Atatürk'ün tavsiyesiyle kurulmuş olan ve Menemen Olayı'ndan hemen önce 17 Kasım 1930'da kendi kendini fesheden, Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci ana muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın 99 günlük varlığı ile bir arada değerlendirilmektedir.[kaynak belirtilmeli]
Olayın, zamanın Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Esat ve yandaşları tarafından planlanmış ve Menemen'de uygulamaya konulmuştur. Olaylar Menemen'de cereyan ettiği için genellikle Menemen Olayı olarak anılmaktadır.
Bu madde önerilmeyen biçimde kaynaklandırılmıştır.Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) ( |