Romanesk sanat

Günümüz dünyasında Romanesk sanat sürekli ilgi ve tartışma konusu haline gelmiştir. Romanesk sanat'i çevreleyen ve onu toplumun farklı alanlarıyla alakalı kılan birçok yön vardır. Ekonomiye, siyasete ve kültüre olan etkisinden, insanların günlük yaşamlarına olan etkisine kadar Romanesk sanat büyük önem taşıyan bir konu gibi görünüyor. Bu makalede Romanesk sanat'in birçok yönünü inceleyeceğiz ve farklı bağlamlardaki alaka düzeyini analiz edeceğiz. Kökeninden mevcut etkisine kadar Romanesk sanat'i ve günümüz dünyasındaki yerini daha iyi anlamaya çalışacağız.

San İsidoro Müzesi'ndeki romanesk tarzda inşa edilmiş Kraliyet Panteonu.

Romanesk sanat, 1066 yılında Normanların İngiltere'yi fethetmesiyle başlayan sanat akımı. İngiltere'de Norman üslubu, Avrupa'da ise Roman üslubu - Romanesk olarak adlandırılır.

O dönemde kilise ve manastırlar çevredeki tek taş binalardı. Koca tavanının ağırlığı duvarlardadır. Bu yüzden duvarlar kalın ve pencereler küçüktür. Dört duvar üzerine koca bir tavan oturtulmuştur. Romanesk yapılara "kaba" denmesinin sebebi budur. Güvenlik için bir başka girişimse; ağaçla kapatılan kilise tavanlarının yerini tonoz almasıdır. Tonozun ağırlığını taşımak içinse köprü şeklinde kemerler kullanılmış, ama ayakların bu ağırlığı taşıyacak kadar kuvvetli olmaması nedeniyle kemerlere kaburga atılmış ve ortaya çıkan boşluk daha hafif şeylerle doldurulmuştur.

Süslemeye pek önem verilmemiş, özellikle heykeller kullanılmamıştır. Çünkü çok kısa bir zaman önce putperestlikten dönülmüştür ve heykeller de putperestliği çağrıştırmaktadır.

Heykelle süslenme daha sonraları Fransa'da başladı. Heykellerde ve resimlerde Doğu Sanatından etkilenmeler görülür. Heykeller ve resimler esasen süsleme amacıyla değil, Kutsal Kitap'ta yazılan olayları kabaca tasvir için kullanılmıştır. Heykelciler ve ressamlar estetiğe pek önem vermemiş, basite indirgeyerek kolaya kaçarak resmetmişlerdir. Bununla beraber renkler de önemini yitirmiş, sanatçılar istedikleri renkleri uymasa bile diledikleri yerlerde kullanmışlardır.

Bu akım 12. yüzyılın sonu kadar bile yaşayamamış, Gotik döneme geçilmiştir.

Roman üslubunun önemli eserlerinden birkaçı: Tournai Katedrali, Murbach Benediktin Kilisesi ve Saint Trophime Kilisesi dir.