Günümüzde Sovyetler Birliği-Türkiye Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması modern toplumda büyük önem taşıyan bir konu haline geldi. İlgisi kişisel yönlerden küresel sorunlara kadar uzanmakta olup insanların, şirketlerin ve hükümetlerin günlük yaşamlarını etkilemektedir. Politika, teknoloji, kültür ve çevre gibi farklı alanlardaki etkisi nedeniyle Sovyetler Birliği-Türkiye Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması'e olan ilgi son yıllarda artıyor. Bu makalede, Sovyetler Birliği-Türkiye Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması'in çeşitli yönlerini inceleyeceğiz ve bugünkü etkisinin yanı sıra, zorlukların üstesinden gelmek için olası çözümleri ve stratejileri tartışacağız.
Tür | Antlaşma |
---|---|
İmzalanma | 17 Aralık 1925 | )
Yer | Paris, Fransa |
Yürürlük | 17 Aralık 1925 |
Bitiş | 7 Kasım 1945 |
İmzacılar | Georgiy Çiçerin (Sovyet Dışişleri Halk Komiseri) Yusuf Kemal Tengirşenk (TBMM Hükümeti temsilcisi Dışişleri Halk Komiseri) |
Taraflar | SSCB Türkiye |
Korunma yeri | Paris, Fransa |
Diller | Rusça, Türkçe |
Sovyetler Birliği-Türkiye dostluk ve tarafsızlık antlaşması, 7 Aralık 1925’te Türkiye ile SSCB arasında Paris'te imzalanan antlaşma.
I. Dünya Savaşı ve akabinde yaşanan Türk Kurtuluş Savaşı sonrası yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin önündeki önemli sorun, uluslararası arenada yalnızlıktı. Bu sırada batılı devletler kendi aralarında Locarno Antlaşması'nı, imzalamış Musul Sorunu'nun yeniden gündeme gelmesi ve Milletler Cemiyeti'nin (BM), Musul'u İngiltere himayesindeki Irak'a bırakması, Türkiye'de büyük tepki yarattı. Bunun üzerine Türkiye ve uluslararası arenada diğer yalnız ülke SSCB, kendi aleyhlerine alınan bu kararlar karşısında ilişkilerini geliştirmeyi kararlaştırıp Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması'nı imzaladılar. Buna göre, taraflardan biri saldırıya uğrarsa, diğeri tarafsızlığını koruyacak; her iki taraf, diğer devletlerle, birbiri aleyhine bir ittifak ya da siyasi içerikli bir anlaşma yapmayacak ve diğer devletlerle imzacı ülkelerden birine karşı girişilmiş düşmanca bir eyleme katılmayacaktı. Üç yıl için geçerli olan antlaşma, sonraki yıllarda (1929 ve 1931) imzalanan protokollerle sürdürüldü; 7 Kasım 1935'te on yıl süreyle son kez uzatıldı. Ancak II. Dünya Savaşı'nda SSCB, 19 Mart 1945'te Türk Boğazları krizinin büyümesi üzerine Türkiye'ye bir nota vererek, 7 Kasım 1945'te süresi bitecek olan antlaşmanın bu tarihten sonra geçersiz olacağını bildirdi.