Bu makalede, bugün çok alakalı olan bu konuya ilişkin geniş ve ayrıntılı bir vizyon sağlamak amacıyla Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin Türkçe karşılıkları konusunu derinlemesine inceleyeceğiz. Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin Türkçe karşılıkları ile ilgili gelecekteki eğilimler ve perspektiflerin yanı sıra kökenini, toplum üzerindeki etkisini, farklı alanlardaki etkilerini analiz edeceğiz. Multidisipliner bir yaklaşımla bu konuya farklı açılardan yaklaşarak okuyucularımıza tam ve dengeli bir anlayış sunacağız. Bu makalenin, Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin Türkçe karşılıkları hakkında sağlam ve güncel bilgi edinmek isteyenler için kapsamlı bir rehber olması önerilmiş olup, hem alanda uzman olanlara hem de bu konuya ilk kez yaklaşanlara faydalı olması beklenmektedir. .
Türkçedeki alıntı sözcüklerin değiştirilmesi, Atatürk'ün Türkleştirme politikasının bir parçasıdır. Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Farsça'dan birçok alıntı sözcüğe sahipti, aynı zamanda Fransızca, Yunanca ve İtalyanca gibi Avrupa dillerinden bulunan diğer alıntı sözcükler de resmî olarak Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından önerilen Türkçe karşılıkları ile değiştirildi. Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin (alıntı) Türkçeleştirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra Atatürk Devrimlerinin daha geniş çerçevesindeki kültürel reformların bir parçasıdır.
Atatürk tarafından 1932 yılında, Türk dilini geniş kapsamda ve bilimsel düzende araştırmak için kurulan Türk Dil Kurumu, yabancı (ağırlıklı olarak Arapça) alıntı sözcükleri de Türkçe karşılıklarıyla değiştirmeye çalıştı. Kurum, ilk aşamada 3000'i aşkın sayıda Arapça kökenli sözcüğü ve bunun yanında diğer yabancı kökenli sözcükleri, dilden çıkarmayı başardı. Bu süreçte dile giren sözcüklerin çoğu, var olan Türkçe fiil (eylem) köklerinden yeni türetilmişken, TDK, ayrıca dilde yüzyıllardır kullanılmayan Eski Türkçe sözcüklerin kullanılmasını önermiştir. (Örneğin; cevap -yanıt- veya gözgü -ayna- gibi). Bu sözcüklerin çoğu günümüzde yaygın olarak kullanılırken, selefleri (öncelleri) artık günlük dilde kullanılmamaktadır. Bazı sözcükler dil reformundan önce de kullanılıyordu, ancak Farsça olanlardan çok daha az kullanıldı. Moğolca da önemli bir rol oynamıştır; çünkü Moğolca, Eski Türkçe'den alıntıladığı birtakım sözcükleri (örneğin; ulus, çağ, karakol, kaburga...) korumuştur.
Sözcük kullanımlarında kuşaklar arası farklılıklar vardır. 1940'lardan önce doğanlar, eski Arapça kökenli sözcükleri (hatta eskimiş olanları bile) kullanma eğilimindeyken, genç kuşaklar genellikle daha yeni betimlemeleri kullanmaktadır. Bazı yeni sözcükler, kısmen eski karşılıklarının içsel anlamlarını iletemedikleri için geniş çapta benimsenmemiştir. Bazı yeni sözcükler ise biraz farklı anlamlar almıştır ve eski karşılıklarıyla birbirinin yerine kullanılamaz.
Alıntı sözcüklerin birçoğu (özellikle Arapça, Farsça ve Fransızca olanlar) günümüzde giderek azalmakla birlikte, bir kısmı ise yaygın olarak kullanılmaktadır.
Tarihsel olarak; Arapça, caminin diliydi, Farsça ise eğitim ve şiir diliydi. Her ikisinin de kasıtlı kullanımı ("batılı" bir sözcüğün kullanımından kaçınarak) genellikle sırasıyla dini bir alt metin veya romantizm anlamına gelir. Benzer şekilde, algılanan "modern" bir karakter kazandırmak için Avrupalı sözcüklerin kullanımı tercih edilebilir. "Saf Türkçe" sözcüklerin kullanımı, milliyetçiliğin bir ifadesi veya dilsel bir "basitleştirme" olarak kullanılabilir.
Türkçe kelime dağarcığına en önemli yabancı katkı yapan diller arasında Arapça, Farsça, Fransızca, İtalyanca, İngilizce ve Yunanca bulunmaktadır.
Bu dizelgede, Osmanlı Türkçesi sözcükler, sözcüğün Türkçedeki çağdaş yazımı (TDK tarafından önerildiği ve günlük dilde kullanıldığı gibi) ve çağdaş Türkçe karşılığı verilmiştir.
* Yeni Türkçe karşılıklarıyla birlikte günümüzde de Çağdaş Türkçede kullanılmakta olan eski sözcükler.
** Eski sözler kadar sıkça kullanılmayan yeni sözler.
*** Sözler Arapça ile Farsça birleşimidir.
Bu listede Farsça kökenli sözcüklerin Osmanlı Türkçesindeki yazılışları, Türkçedeki günümüz yazılışları ve Öz Türkçe karşılıkları yer almaktadır.
Günümüzde birçok Farsça söz, çağdaş Türkçe içerisinde kullanılmaktadır. Öyle ki, Türkçede 1,500‘e yakın Farsça kökenli sözcüğün bulunduğu bilinmektedir. Ancak bu sözlerin birçoğunun Arapça kökenli sözcüklerden farklı olarak Türk Dil Kurumu tarafından önerilen birer Türkçe karşılığı bulunmamaktadır. Türk Dil Kurumu da geçmiş süreç içinde Farsça kökenli sözlerin Türkçe içine kalıcı olarak işlediğini öne sürerek daha çok Arapça kökenli sözleri Türkçeleştirme yoluna gitmiştir. Öyle ki tarihi süreç içinde Arap kültürü ve dili, Türkler tarafından daha yabancı olarak karşılanmıştır. Aslen Türkçe sözlerin Farsça yazılışları için kullanılan Osmanlı Türkçesi, buna karşılık Arapça ile daha uzak yazı sistemine iye idi.
Osmanlı Türkçesi sözler | Günümüz yazılışı | Çağdaş Türkçe karşılığı |
---|---|---|
آبدستخانه | abdesthane | ayakyolu |
آبدست | abdest | yunup, yunmak |
آگاه | agâh | bilgili, uyanık, öngörülü |
آغوش | aguş | kucak |
آهنگ | ahenk | uyum |
آهسته | aheste | yavaş, ağır |
آلایش | alayiş | gösteriş |
آرزو | arzu | istek, dilek |
عرض حال | arzuhâl** | dilekçe |
آسایش | asayiş | güvenlik |
آسوده | asude | dingin, sessiz |
آسمان | asuman | gökyüzü |
آشكار | aşikâr | açık, besbelli, ortada |
آشنا | aşina | tanış, biliş 2) bilen, anlayan |
آتش | ateş | od |
آواره | avare | işsiz, aylak |
آیين | ayin | kuttören |
آزار | azar | paylama |
آزاد | azat | erkin bırakma |
بهانه | bahane | sözde neden, nedensi |
بهار | bahar | ilkyaz |
بخش ايتمک | bahş(etmek) | eriştirmek, vermek |
بخشش | bahşiş | sevinmelik |
بخت | baht | yazgı |
بختيار | bahtiyar | mutlu |
بختسز | bahtsız | karayazılı, karagünlü |
باخصوص | bahusus** | özellikle, hele, üstelik |
بجایش | becayiş (etmek) | karşılıklı yer değiştirmek |
بداوا | bedava** | karşılıksız, emeksiz |
بدبخت | bedbaht | mutsuz |
بدبين | bedbin | kötümser |
بددعا | beddua** | ilenç, ilenme, kargış |
behemehâl** | kesinlikle, ne yapıp yapıp, her durumda | |
بهر | beher | her bir |
بنده | bende | kul, köle |
برابر | beraber | birge, birlikte |
beraber(e kalmak) | yenişememek | |
برباد | berbat | kötü, çok kötü |
بردوام | berdevam** | sürüp giden |
بردوش | berduş | başıboş |
برمعتاد | bermutat** | alışılageldiği gibi, alışıladığı gibi |
برطرف | bertaraf** | kaldırılmış, giderilmiş |
بد | bet | kötü, çirkin |
بدتر | beter | daha kötü |
بيهوده | beyhude | boşuna, boş yere, yararsızca |
بيچاره | biçare | umarsız |
بيگانه | bigâne | 1) ilgisiz 2) yabancı |
بی خبر | bihaber** | 1) bilgisiz |
بی پروا | biperva | 1) çekinmez, sakınmaz 2) korkusuz 3) çekinmeden, korkmadan |
برادر | birader | 1) erkek kardeş 2) arkadaş |
بيتاب | bitap | bitkin, yorgun (argın) |
بی طرف | bitaraf** | yansız, yan tutmayan |
بيزار | bizar | bezmiş, bıkmış, tedirgin |
بوسه | buse | öpücük |
جنگ | cenk | savaş |
چابك | çabuk | ivedi * |
چاره | çare | çözüm |
چهره | çehre | yüz |
چنبر | çember | yuvarlak |
çeşit | tür | |
چار يک çehar-yek | çeyrek | dörtte bir |
درد | dert | ağrı |
دگر | diğer | öbür, öteki |
دشمن | düşman | yağı * |
اجنبى | ecnebi | el, yad * |
انديشه | endişe | kaygı |
گزيده | güzide | seçkin |
خسته | hasta | sayrı* |
هنوز | henüz | daha |
همان | hemen | çabucak |
قورناز | kurnaz | açıkgözlü |
مهتاب | mehtap | ay ışığı |
پاپوش | pabuç | ayakkabı |
روزگار | rüzgâr | yel |
ساده | sade | yalın |
سارخوش | sarhoş | esrik * |
سار | ser | baş |
سر | serbest | erkin * |
سرسری | serseri | başıboş |
سياه | siyah | kara |
صوڭ بهار | sonbahar | güz |
تازه | taze | yeni |
تنبل | tembel | eringen****,ağırcanlı* |
ویران | viran | yıkık |
یاور | yaver | yardımcı |
yeknesak | tekdüze | |
یك پاره yekpâre | yekpare | bütün |
زهر | zehir | ağı * |
زنگين | zengin | bay, varsıl *, varlıklı |
زور | zor | çetin |
* Yeni sözler eski sözler kadar sıkça kullanılmamaktadır.
** Sözler Farsça ile Arapça birleşimidir.
*** Sözler Eski kitaplar, ansiklopediler veya tarihi bir belgeden bulunan sözcük karşılığıdır (TDK'da bulunmayabilir).
**** Diğer Oğuz öbeği dillerinden ya da Kıpçak öbeğinden alınan,Anadolu'da yerel toplumca var olan sözcükler.
Yunanca veya Latince kökenli Fransızca sözcükler, Türkçeye 19. yüzyılda girmeye başladı. Özellikle Tanzimat Dönemi sonrasında bu oran artmaya başladı. Günümüzde yaklaşık 5,000 Fransızca sözcük Türkçede yer almakta olup, çoğu günlük yaşamda kullanılır.
Geçen sözler | Türkçe karşılığı | Özgün Fransızca yazımı |
---|---|---|
aberasyon | sapınç | aberration |
ablatif | çıkma durumu | ablatif |
abone | 1) sürdürümcü 2) sürdürüm | abonné |
absorbe | 1) emme 2) soğurma | absorbé |
abstre | soyut | abstrait |
absürt | saçma, usdışı | absurde |
adaptasyon | uyarlama | adaptation |
adapte | uyarlanmış | adapté |
adaptör | uyarlaç | adapteur |
adenit | akkan yangısı | adénite |
adres | bulunak | adresse |
aerometre | havaölçer | aéromètre / η αερομετρία |
afazi | söz yitimi | aphasie / η αφασία |
aferist | vurguncu, çıkarcı | affairiste |
afiş | ası | affiche |
afişe | açıklamak, açığa vurmak | affiché |
afoni | ses yitimi | aphonie / η αφωνία |
aforizma | özlüsöz, özsöz, özdeyiş | aphonie / ο αφορισμός |
aglütinasyon | kümeleşim | agglutination |
agnosi | tanısızlık | agnosie / η αγνωσία |
agnostik | bilinemezci | agnostique ο/η/το αγνωστικ-/ός/ή/όν |
agorafobi | alan korkusu | agoraphobie / η αγοραφοβία |
agrafi | yazma yitimi | agraphie / η αγραφία |
agrandisman | büyültme | agrandissement |
ajan | 1) görevli, aracı 2) gizli görevli, gizmen | agent |
ajanda * | andaç | agenda |
ajur | delikli işleme, gözenek | ajour |
akont | öndelik | àcompte |
akort | (çalgı için) düzen | accord |
akromatopsi | renkkörlüğü | achromatopsie / η αχρωματοψία |
akrostiş | adlama | acrostiche / η ακροστοιχεία |
aks | dingil | axe |
aksan | vurgu, söyleyiş | accent |
akselerasyon | ivme | accélération |
akselerograf | ivmeyazar | accélérographe |
akselerometre | ivmeölçer | accéléromètre |
aksesuar * | 1) eklenti 2) donatımlık | accessoire |
aksiyom | belit | axiome / το αξίωμα |
aksiyon | eylem | action |
aksiyoner | paydaş | actionnaire |
aktif * | 1) etkin, canlı 2) etkili, etken | actif |
aktör | (erkek) oyuncu | acteur |
aktüel | güncel | actuel |
akustik | 1) yankı bilimi 2) yankı düzeni 3) yankılanım, sesdağılım | acoustique / η ακουστική |
akuzatif | belirtme durumu | accusatif |
akü (akümülatör) | akımtoplar | accumulateur |
alafranga | batılıca | alla franca |
alaminüt | çarçabuk, ayaküstü | à la minute |
alarm | tetikdur | alarme |
alaturka | doğuluca | alla turca |
alegori | yerine | allégorie / η αλληγορία |
aleksi | okuma yitimi | alexie / η αλεξία |
alfabe | abece | alphabet / το αλφάβητων |
alivre | dalında satış, önceden satış | à livrer |
almanak | yıllık | almanach |
alpinizm | dağcılık | alpinisme |
alpinist | dağcı | alpiniste |
alternatif * | 1) seçenek 2) almaşık 3) dalgalı | alternatif |
alternatör | dalgalı akım üreteci | alternateur |
altimetre | yükseklikölçer | altimètre |
altruist | özgeci, özgecil, elcil | altruiste |
altruizm | özgecilik, elcillik | altruisme |
amatör | özengen, özenci | amateur |
ambalaj (yapmak) | sarmak | emballage |
ambale (olmak) | 1) şaşkına dönmek 2) başı şişmek | emballé |
ambargo | engelleyim | embargo |
amblem | belirtke | emblème / το έμβλημα |
ambulans | cankurtaran (taşıt) | ambulance |
amenajman | düzenleyim | aménagement |
amfibi | yüzergezer | amphibie / το αμφίβιων |
amnezi | bellek yitimi | amnésie |
amoral | aktöredışı, töredışı | amoral |
amortisman | sönüm | amortissement |
amortisör | yumuşatmalık | amortisseur |
amplifikatör | yükselteç | amplificateur |
ampirizm | deneycilik | empirisme |
anabolizma | özümleme | anabolisme |
anakronik | çağaşımlık | anachronique / αναχρονικό |
anakronizm | çağaşım | anachronisme / ο αναχρονισμός |
analitik | 1) irdeleyici 2) irdelemeli | analytique / αναλυτικ-ός/ή/όν |
analiz * | irdeleme | analyse / η ανάλυσις |
analjezi | acı yitimi, ağrı yitimi | analgésie / η αναλγησία |
analjezik | ağrıkesici | analgésique / αναλγητικ-ός/ή/όν |
analoji | 1) benzeşim, benzeme 2) örnekseme 3) andırışma | analogie / η αναλογία |
anarşi | 1) başsızlık 2) kargaşa | anarchie /η αναρχία |
anarşik | kargaşalı, karışık | anarchique / άναρχος αναρχικός |
anarşist | 1) baştanımaz 2) kargaşacı | anarchiste / ο αναρχικός |
anatomi | 1) gövde yapısı 2) gövde bilimi 3) içyapı | anatomie / η ανατομία |
ançüez | balık ezmesi | anchois |
anemi | kansızlık | anémie / η αναιμία |
anestezi | uyuşturma | anesthésie / η αναισθησία |
anestezik | uyuşturucu, duyumsuzlaştırıcı, bayıltıcı | anesthésique / αναισθητικ-ός/ή/όν |
angaje | bağımlı, bağlanmış | engagé |
angajman | bağlantı | engagement |
animizm | canlıcılık | animisme / ο ανιμισμός |
anjin | boğaz yangısı | angine |
anket | soruşturma, sormaca | enquête |
anketör | soruşturmacı, "sormacacı" | enquêteur |
anomali | sapıklık, sapaklık | anomalie / η ανομαλία |
anonim | adsız | anonyme / η ανωνυμία |
anons | (sesli) duyuru | annonce |
anormal | 1) olağandışı, dengesiz 2) sapık | anormal / ανόμαλ-ος/η/ον |
anot | artıuç | anode |
ansiklopedi | bilgilik | encyclopédie / η εγκυκλοπαίδια |
antant | antlaşma | entente |
anten | duyarga | antenne |
anterit | incebağırsak yangısı | entérite |
antet | başlık | en-tête |
antik | ilkçağ işi | antique |
antikor | karşınözdek | anticorps |
antipati | sevimsizlik, soğukluk, karşıtduyu | antipathie / η αντιπάθεια |
antitez | karşısav | antithèse / η αντίθεση |
antoloji | seçki | anthologie / η ανθολογία |
antre | giriş | entrée |
antrenman | 1) çalışım 2) alıştırma | entraïnement |
antrenör | çalıştırıcı | entraîneur |
antrparantez | ayraç içinde, ayrıca, sırası gelmişken | entre parenthèses |
anyon | eksin | anion |
apandisit | körbağırsak yangısı | appendicite |
apel | çağrım | appel |
aperitif | açar | apéritif |
apolet | omuzluk | épaulette |
apraksi | işlev yitimi | apraxie / η απραξία |
apriori | önsel | à priori |
apse | irinlenme, yangı, irinşiş | abcès |
arabesk | 1) arap müziği 2) girişik bezeme | arabesque |
aranje (etmek) | düzenlemek, uyarlamak | arrangé |
aranjman | düzenleme | arrangement |
arazöz | yersular | arroseuse |
areometre | sıvıölçer | aréomètre |
aristokrasi | soyluerki | aristocratie / η αριστοκρατία |
aristokrat | beysoylu, soylu | aristocrate |
aritmetik | 1) sayı bilimi, sayıbilgisi 2) sayıbilimlik, sayıbilgilik | arithmétique |
arkaik | eskil | archaïque / αρχαϊκ-ός/ή/όν |
arkaizm | 1) aşnılık, eskillik 2) çağaşım | archaïsme / ο αρχαϊσμός |
arkeolog | kazıbilimci | archéologue / ο αρχαιολόγος |
arkeoloji | kazı bilimi | archéologie / η αρχαιολογία |
armatür | donatı | armature |
armoni | uyum | harmonie / η αρμονία |
arşiv | belgelik | archives/ το αρχείων |
arter | 1) atardamar 2) anayol | artère / η αρτηρία |
arterit | atardamar bozukluğu | artérite / η αρτηρήτις |
artist | 1) sanatçı 2) oyuncu | artiste |
asimetri | bakışımsızlık | asymétrie / η ασυμμετρία |
asimetrik | bakışımsız | asymétrique / ασυμμετρικ-ός/ή/όν |
asimilasyon | 1) özümleme 2) benzeşme | assimilation |
asistan | yardımcı | assistant |
aspiratör | emmeç | aspirateur |
astronomi * | gök bilimi | astronomie / η αστρονομία |
astronot | uzayadamı, gökmen | astronaute / ο αστροναύτης |
atak | 1) atılım, akın 2) saldırı | attaque |
atavizm | atacılık | atavisme |
ateizm | tanrıtanımazlık | athéisme / ο αθεϊσμός |
atlet | yarışımcı | athlète / ο αθλητής |
atletizm | yarışımcılık | athlétisme / ο αθλητισμός |
atölye | işlik | atelier |
avangart | öncü | avant-garde |
avanproje | öntasarı | avant-projet |
avans | öndelik | avance |
avantaj * | 1) çıkar, yarar 2) üstünlük | avantage |
averaj | ortalama | average |
bagaj | 1) yük, denk 2) yük yeri | bagage |
baget | çubuk | baguette |
balans | denge | balance |
balast | kırmataş | ballast |
balistik | atış bilimi | balistique |
bandaj | 1) sargı 2) kayış | bandage |
bank | sıra | banc |
banliyö | dolaylık, çevre, yörekent | banlieue |
baraj | 1) su bendi 2) büğet, bağlağı 3) engel | barrage |
barisfer | ağıryuvar | barysphère / η βαρυσφαίρα |
bariyer | tosuk | barrière |
barometre | basınçölçer | baromètre / το βαρόμετρο |
batonsale | tuzluçubuk | bâton salé |
bej | sazrengi | beige |
betoniyer | karmaç | bétonnière |
biblo | süslük | bibelot |
bigudi | sarmaç, kıvırtmaç | bigoudi |
bisiklet | çiftteker | bicyclette |
biyografi | özgeçmiş, yaşamöyküsü | biographie |
biyoloji | yaşam bilimi, dirim bilimi | biologie |
biyonik | 1) dirimkurgusu 2) dirimkurguluk | bionique |
biyosfer | dirimyuvarı | biosphère |
blokaj | 1) bekletim 2) yığım | blocage |
blöf | kandırmaca, kurusıkı | bluff |
bobin | sarımlık | bobine |
boks | yumrukoyunu | boxe |
bombardıman | topa tutma | bombardement |
bombe | şişkinlik, kabarıklık | bombé |
bonbon | şekerleme | bonbon |
bone | başlık | bonnet |
bonkör | eliaçık, iyiliksever | bon coeur |
bonservis | iyi iş belgesi, iş başarı belgesi | bon service |
botanik | bitki bilimi | botanique / η βοτανική |
boykot | direniş | boycott |
brakisefal | kısakafalı | brachycéphale |
branş | dal, kol | branche |
bröve | uzluk belgesi | brevet |
brülör | yakaç, yakmaç | brûleur |
brüt | kesintisiz | brut |
bukle | büklüm, kıvrım | boucle |
buldozer | yoldüzler, yoldüzer | bulldozer |
bulvar | genyol | boulevard |
burjuva | kentsoylu, kenter | bourgeois |
burs | öğrenimlik | bourse |
done | veri | donnée |
detay * | ayrıntı | détail |
direkt * | doğrudan | directe |
dikte * | yazdırım | dictée |
doktrin * | öğreti | doctrine |
doküman * | belge | document |
domestik | evcil | domestique |
dominant | baskın | dominant |
egzersiz * | alıştırma | exercice |
endemik * | salgın | endémique |
enerji * | erke | énergie |
enflamasyon * | yangı | inflammation |
enformasyon, enformatik * | bilişim | information, informatique |
enteresan * | ilginç | intéressant |
eritrosit | alyuvar | érythrocyte |
eksper* | bilirkişi | expert |
faks * | belgeç, belgegeçer | fax |
faktör * | etken | facteur |
filoloji | dil bilimi | phylologie |
filtre * | süzgeç | filter |
fizyoloji * | işlev bilimi | physiologie |
fonksiyon * | işlev | fonction |
fotokopi * | tıpkıbasım | photocopie |
garanti * | güvence | garantie |
global * | dünyalık | globale |
gramer | dil bilgisi | grammar |
grup * | öbek | groupe |
halüsinasyon * | varsanı | hallucination |
histoloji | doku bilimi | histologie |
homojen * | bağdaşık | homogenous |
illüzyon * | yanılsama | illusion |
istatistik * | sayımlama | statistiques |
izolasyon * | yalıtım | insulation |
kalite * | nitelik | qualité |
kampüs * | yerleşke | campus |
kapasite * | sığa, kapsam | capacité |
karakter * | kişilik | caractère |
katabolizma | yadımlama | catabolisme |
kategori * | ulam | catégorie |
kompleks * | karmaşık | complexe |
komünikasyon * | iletişim | communication |
konsantrasyon * | derişim | concentration |
konsolidasyon * | süreletme | consolidation |
kontrol | denetim | contrôle |
kramp | kasınç | crampe |
kriter * | ölçüt | critères |
kronik * | süreğen | chronique |
lenf * | akkan | lymphe |
liste * | dizelge | liste |
lokosit | akyuvar | leucocyte |
medya * | basın-yayın | média |
mekanizma * | düzenek | mécanisme |
meridyen * | boylam | méridien |
mesaj, posta * | ileti | message |
metamorfoz * | başkalaşım | métamorphose |
metot * | yöntem | méthode |
monoton * | tekdüze | monotone |
moral * | özgüç | morale |
mutasyon * | değişinim | mutation |
normal * | olağan | normale |
numara * | sayı | nombre |
objektif * | nesnel | objectif |
organizasyon * | düzenleme | organisation |
orijinal * | özgün | original |
otorite * | yetke | autorité |
over | yumurtalık | ovaire |
paradoks * | çelişki | paradoxe |
pasif * | edilgen | passif |
performans * | başarım | performance |
plaj * | kumsal | plage |
plato * | yayla | plateau |
popüler, favori * | gözde | populaire, favori |
prensip * | ilke | principal |
prezantasyon | sunum | présentation |
primer | birincil | primer |
problem * | sorun | problème |
prodüktör | yapımcı | producteur |
program * | izlence, yazılım | programme |
proje * | tasarı | projet |
prosedür * | işlem, işleyiş | procédure |
proses * | süreç | process |
provokasyon | kışkırtma | provocation |
radyoaktif * | ışın etkin | radioactive |
randıman * | verim | rendement |
rapor * | yazanak | rapport |
rejisör | yönetmen | régisseur |
resesif | çekinik | récessif |
restoran * | aşevi | restaurant |
rezistans | direnç | résistance |
sekunder * | ikincil | secondaire |
sekreter * | yazman | secrétaire |
sembol * | simge | symbole |
semptom * | belirti | symptôme |
sentez * | bireşim | synthèse |
sistem * | dizge | système |
simülasyon * | öğrence | simulation |
solüsyon | çözelti | solution |
spesifik | özgül | spécifique |
spesiyal | özel | spécial |
standart * | ölçün | standard |
statik * | duruk | statique |
statü * | durum | statut |
subjektif * | öznel | subjectif |
sübvansiyon * | destekleme | subvention |
teori * | kuram | théorie |
testis * | erbezi | testicle |
trotuar | kaldırım | trottoir |
tümör * | ur | tumeur |
versiyon * | sürüm | version |
viraj * | dönemeç | virage |
ultrason * | yansılanım | ultrason |
* Bu sözcüklerin hem Fransızca, hem Türkçe karşılıkları çeşitli yerlerde kullanılmaktadır.
Geçen söz | Türkçe karşılığı | Özgün diller | Özgün yazımı |
---|---|---|---|
abluka | kuşatım, kuşatma, çevirge | İtalyanca | abloco |
aforoz | toplumdışılama | Yunanca | ο αφορισμός |
akut | iveğen | Almanca | akut |
anahtar | açkı, açar | Yunanca | το ανοιχτήρι |
angarya | yüklenti | Yunanca | η αγγαρεία |
antifriz | donmaönler | İngilizce | antifreeze |
aposteriori | sonsal | Latince | |
aysberg | buzdağı | İngilizce | iceberg |
banyo | 1) yunak 2) yıkanma 3) yıkama | İtalyanca | bagno |
bek | savunucu | İngilizce | back |
bibliyografya | kaynakça | Yunanca | η βιβλιογραφία |
bilanço | dengelem | İtalyanca | bilancio |
bravo | yaşa! | İtalyanca | bravo |
brifing | 1) özetleyim, özetlem 2) bilgilendirme | İngilizce | briefing |
download | indirme | İngilizce | download |
endoskopi * | içgörüm | Yunanca | η ενδοσκόπηση |
fenomen * | olgu | Yunanca | το φαινόμενο |
fetüs * | dölüt | Latince | FETVS |
genetik * | kalıtım (bilimi) | Yunanca | η γενετική |
hegemonya | boyunduruk | Yunanca | η ηγεμονία |
internet * | genel ağ | İngilizce | internet |
kambiyo | dış ticaret | İtalyanca | cambio |
kompüter | bilgisayar | İngilizce | computer |
konsonant | ünsüz | Almanca | Konsonant |
kundura * | ayakkabı | İtalyanca | condura |
otoban * | hızyolu, otoyol | Almanca | Autobahn |
paralel * | enlem, koşut | Yunanca | παράλληλ-ος,-η,-ον |
parazit * | asalak | Yunanca | το παράσιτων |
printer | basıcı, yazıcı | İngilizce | printer |
rat | sıçan | Almanca | Ratte |
sendrom * | belirgi | Yunanca | το σύνδρομο |
update | güncelleme | İngilizce | update |
uptake | tutulum | İngilizce | uptake |
vokal * | ünlü | Almanca | Vokal |
* Bugünkü Türkçe karşılıkları ile birlikte kullanılan sözler.