Günümüz dünyasında Abbas Sayar geniş bir kitlenin büyük önem verdiği ve ilgi duyduğu bir konu haline geldi. Amatörlerden uzmanlara kadar Abbas Sayar toplumun birçok alanında dikkat çekti ve tartışmalara yol açtı. Etkisi, farklı disiplinlerde çalışma ve analiz konusu olarak coğrafi ve kültürel engelleri aşmıştır. Bu makalede, kökeni ve evriminden etkilerine ve gelecekteki olası gelişmelere kadar Abbas Sayar ile ilgili çeşitli yönleri inceleyeceğiz. İster tarihsel bir olgu, ister ilgili bir şahsiyet, ister güncel bir konu olsun, Abbas Sayar fikir ve bilgi alışverişi için bir buluşma noktasını temsil eder ve toplumumuzdaki alaka düzeyini bağlamsallaştırmak için onu bütünüyle anlamak gerekir.
Nail Abbas Sayar | |
---|---|
Doğum | 21 Mart 1923 Yozgat, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm | 12 Ağustos 1999 (76 yaşında) İzmir, Türkiye |
Defin yeri | Çatak Mezarlığı, Yozgat |
Meslek | Yazar, gazeteci, ressam, çiftçi |
Dil | Türkçe |
Milliyet | Türk |
Vatandaşlık | Türkiye Cumhuriyeti |
Eğitim | İstanbul Üniversitesi |
Önemli eser | Yılkı Atı |
Nail Abbas Sayar (21 Mart 1923, Yozgat - 12 Ağustos 1999, İzmir), Türk köy edebiyatında eserler vermiş olan Türk romancı ve şair.
21 Mart 1923 tarihinde Yozgat’ta doğdu. 1941’de Yozgat Lisesi’ni bitirdikten sonra 1945 yılında evlendi ve İstanbul’a yerleşti. Dört dönem İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Türkoloji eğitimi aldı ancak eğitimini yarıda bırakarak Yozgat’a döndü. Bir süre çiftçilikle uğraştı. Yeniden İstanbul’a giderek matbaa kurdu, 1953’te Yozgat’a dönerek İstanbul’daki matbaasında 15 günde bir çıkarttığı gazeteyi Yozgat’ta yayımlamaya devam etti ve böylece şehrin Bozlak adlı ilk yerel gazetesini çıkarttı. Yozgat’ın Bozok ve İleri gazetelerinde çeşitli yazıları yayımlandı. Kısa bir süre politika ile ilgilendi. Yozgat Demokrat Parti müteşebbis heyeti kurucuları arasında yer aldı ama politikaya olan ilgisini kısa zamanda yitirdi.
11 Temmuz 1989'da Ayvalık Lisesi Edebiyat Öğretmeni Hanife Ender Sayar'la ikinci evliliğini yaptıktan sonra Ayvalık, Balıkesir'e yerleşti. Edebiyatın yanı sıra resim sanatı ile uğraştı. 1990’larda Ankara, Antalya, Ayvalık ve İzmir’de sergiler açtı. 4 Ağustos 1999'da yatağında uyurken, gece yarısına doğru fenalaşarak beyin kanaması geçiren Sayar, bir hafta sonra 12 Ağustos 1999 tarihinde 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde hayatını kaybetti. Şair Can Yücel'le aynı tarihte ölmüştür. Mezarı Yozgat'ta Çatak Mezarlığındadır.
Abbas Sayar’ın bir oğlu vardır. Yozgat’ta bir sokağa adı verilmiştir.
Yazmaya şiir ile başladı. Toplam 6 şiir kitabı yayımladı. Bu kitaplar çok dar bir çevrenin dışına çıkmadığından bugün bilinmemektedir. Ancak daha önce yayımladığı tüm şiirleri 1992 yılında derlenip Boşluğa Takılan Ses adıyla kitaplaştırılmıştır. 1999’da ölümünden sonra derlenebilen şiirleri ise Şiirler adıyla yayımlanmıştır.
1950’lerde roman türüne geçti. İlk romanı Yılkı Atını yazdıktan yaklaşık on - on beş yıl sonra 1970'te yayımladı. Yılkıya bırakılan bir atın doğadaki yaşam savaşını anlatan ve arka planda köy halkının yoksulluğu ve çaresizliğini sergileyen roman daha sonra filme uyarlanmıştır.
Yılkı Atı’nı yayımladıktan sonra ikişer yıl arayla romanlarını yayımlamayı sürdürdü. 1972’de yayımladığı Çelo, radyo oyununa (Nebahat Abla’yı Yitirdik adıyla)uyarlanmış; 1974’te yayımladığı Can Şenliği ise TV1'de dört bölümlük bir dizi ve sinema filmi olarak gösterime sunulmuştur.
Yazarın tek öykü kitabı Yorganımı Sıkı Sar 1976’da, Dik Bayır adlı romanı 1977’de yayımlandı. Takip eden yıllarda Tarlabaşı Salkım Saçak (1987, roman), Anılarda Yumak Yumak (1990, anı-roman), Boşluğa Takılan Ses(1991, şiir), Noktalar (1991, vecizeler) adlı kitaplarını yayımladı.
Abbas Sayar’ın yapıtları köy edebiyatı kategorisinde değerlendirilir. Yapıtlarında genellikle Orta Anadolu’yu anlatır. Romanlarında Türk köylüsünün nasıl yaşadığını bilmek, öğrenmek ve yaşam koşullarını değiştirmek gerektiğini aydınlara ve politikacılara haykırır.
El Eli Yur El de Yüzü adlı romanında ise politika ile uğraştığı dönemdeki anılarından yola çıkarak; 1954-1957 seçimlerinde Zağcıoğlu köyünün genel durumu, köylünün politikacılara bakışı; politikacılarla köy halkının birbirlerinden beklentilerini bir kara mizah örneği olarak gözler önüne serer.