Ali Efendi (tamburi)

Bu yazımızda yıllardır pek çok kişinin dikkatini çeken Ali Efendi (tamburi)'in büyüleyici dünyasını keşfedeceğiz. Ali Efendi (tamburi), bilim ve teknolojiden popüler kültüre ve genel olarak topluma kadar çeşitli alanlarda büyük tartışmalara ve tartışmalara yol açan bir kavramdır. Ali Efendi (tamburi) hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak, onun yaşamlarımız ve çevremizdeki dünya üzerindeki etkisini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Bu makale boyunca Ali Efendi (tamburi)'in kökeni ve evriminden mevcut ve gelecekteki sonuçlarına kadar farklı yönlerini inceleyeceğiz. Ali Efendi (tamburi) hakkında bir keşif ve öğrenme yolculuğuna çıkmaya hazır olun.

Tanburi Ali Efendi
Doğum1836
Midilli, Türkiye
Ölüm1902
İzmir, Türkiye
EğitimMedrese
MeslekKlasik Türk müziği bestekârı

Tanburi Ali Efendi (1836 Midilli - 1902 İzmir), 19. yüzyılın en önemli Klasik Türk müziği bestekârlarından, tanbur virtüözü, Tanburi Cemil Bey'in öğretmenlerinden.

1836 yılında Midilli'de doğmuştur. "Enisefendizâdeler" olarak tanınan bir ailenin çocuğu olup, babası Hâfız Bekir Efendi’dir. Çocuk yaşta kendisi de "hafız" oldu. 18 yaşında bir gönül meselesi yüzünden Midilli'den ayrılarak, İstanbul'a geldi. Medrese öğreniminden sonra mûsikîye başladı. Enderûni Lâtif Ağa, Yenikapı Mevlevihane Şeyhi Osman Selahaddin Dede Efendi, Kanunî Rıza Efendi ile Sütlüceli Asım Efendi’den dersler aldı. Küçük Osman Bey'den öğrendiği tamburda ise kısa sürede ustalaştı. Öğrendiklerini kendi kabiliyet ve sanat anlayışının süzgecinden geçirerek klasik tambur icrâsının büyük ustalarından biri oldu. Sesinin güzelliği ve dinî konulardaki bilgisi ile dikkati çekerek, Sultan Abdülaziz zamanında saraya alındı. 23 yıl sarayda ikinci imam olarak görev yaptı. Bu dönemde, daha delikanlılık çağında olan Tamburî Cemil Bey’i dinledikten sonra "eline bir daha tambur almayacağını" belirtmişse de, ona eski tarz tambur icrasını öğretmiştir.

1885’de İzmir’e, daha sonra bir süre Manisa’ya, sonra tekrar İzmir’e yerleşti. Hayatının son 17 yılını İzmir'de yaşadıktan sonra 1902 yılında 66 yaşında ölmüştür. Mezarı Karşıyaka'dadır.

Özellikle İzmir’de bulunduğu yıllarda öğrenci yetiştirme ve bir musîkî çevresi oluşturma alanında değerli çalışmaları olmuştur.

En içli Klasik Türk müziği bestekârlarından biri olarak tanınır. Nota bilmediği için eserlerini oğlu Tanburî Aziz Mahmud Beynotaya almış, günümüze yüz on eseri gelmiştir. Şarkılarında genellikle Hacı Arif Bey’in etkisi olduğu kabul edilir.

Eserleri arasında Sipihr ve Sûz-i Dil makamındaki takımları ön plandadır.

Kaynakça