Deyrizor Kampları yazısında hepimizi öyle ya da böyle ilgilendiren bir konuya değineceğiz. Yaşımız, mesleğimiz veya kişisel ilgi alanlarımız ne olursa olsun bu konu herkesi ilgilendiriyor. Bu doğrultuda, konuya ilişkin geniş ve eksiksiz bir vizyon sağlamak amacıyla Deyrizor Kampları ile ilgili farklı yönleri, verileri ve görüşleri inceleyeceğiz. Deyrizor Kampları'e aşina olsak da, ilk kez duyuyor olsak da, bu makale bizi Deyrizor Kampları hakkındaki anlayışımızı düşünmeye, öğrenmeye ve sorgulamaya davet ediyor.
Deyrizor Kampları, Ermeni Kırımı sırasında binlerce Ermeni'nin ölüm yürüyüşü sonrası son durağı olarak belirlenen toplama kamplarıdır. İskenderun'daki Amerikan konsolosu Jesse B. Jackson, 300.000 Ermeni'nin Deyrizor'a sürüldüğünü belirtmiştir.
Ermeniler zorunlu tehcir kapsamında iki farklı kampa götürülmüştür. Bunlardan ilki Şam yönü, ikinci yön ise Fırat nehri kıyısını takip ederek Deyrizor'du. Katliamların başlarında, Deyrizor kasabası civarındaki kamplara 30.000 Ermeni yerleşmiştir. Bu topluluk Arap Vali Ali Suad Bey'in koruması altındalardı. Bir süre sonra Osmanlı yönetimi, Zeki Bey'i tayin etmiştir. Aralarında kadın ve çocukların da olduğu Ermeni mülteciler kamplara ulaştığında, çim pişirmek ve ölü kuşları yemek zorunda kalmıştır. Kaynaklara göre, çevrede mağaralar olmasına rağmen, Ermeni mülteciler kasıtlı olarak açık havada bırakılmış ve ölüme terkedilmişlerdir. Ayrıca, Ermeniler'in geleceği bilindiği halde herhangi bir hazırlık yapılmamıştır. Ermeniler kendilerini kamp yerine Deyrizor'un çöllerle kaplı düzlüklerinde bulmuşlardır.