Günümüz dünyasında Mervânîler toplumumuzda temel bir rol üstlenmiştir. Teknoloji, siyaset, kültür ya da hayatın herhangi bir alanında Mervânîler dünya çapında milyonlarca insanın dikkatini çekmeyi başardı. Etkisi o kadar önemli hale geldi ki, düşünme, hareket etme ve yaşama biçimimiz üzerindeki etkisini görmezden gelmek mümkün değil. Bu yazıda Mervânîler'in hayatımızda oynadığı rol ve önemi, ayrıca bu gerçekliğin beraberinde getirdiği zorlukları ve faydaları derinlemesine inceleyeceğiz.
Makale serilerinden |
مروانيون Marwānīyūn Mervânîler | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
983-1100 | |||||||
Mervanilerin bastırdığı paralar | |||||||
Başkent | Meyyafarkin | ||||||
Yaygın dil(ler) | Kürtçe Arapça | ||||||
Hükûmet | Monarşi | ||||||
Nasıruddevle | |||||||
| |||||||
Tarihçe | |||||||
| |||||||
Para birimi | Dinar | ||||||
|
Mervânîler (Arapça: مروانيون Marwānīyūn, Kürtçe: Merwaniyan), Benî Mervân Âl-ı Mervân Veya Mervâniyye Mulûku Diyârbekir 10. ve 11. yüzyıllarda Yukarı Mezopotamya'da (günümüzde Irak'ın kuzeyi ve Türkiye'nin güneydoğu-doğusu) 100 yıl kadar hüküm sürmüş Kürt hanedanıdır. 16. yüzyılda yazılmış Kürt hanedanlar tarihi Şerefname'nin bağımsız devletleri içeren ilk bölümü Mervaniler ile başlar. Mervânîler’in hâkim oldukları bölge Orta Çağ'da Zevezân diye adlandırılan geniş bir coğrafyadır. Sınırları güneyde Musul’un hemen kuzeyinden başlayıp Ahlât hududuna, doğuda Azerbaycan’ın Selmâs şehrine, batıda Diyarbekir’e kadar uzanan bu coğrafya geniş bir alanı kapsamaktadır. Büyük bir kısmı dağlık olan ve tarıma elverişli ovaların hemen hemen hiç olmadığı bu coğrafya Humeydî, Lârî, Hezbânî, Mihrânî, Hakkârî, Buhtî, Beşnevî, Çûpî ve Millî gibi önemli Kürt aşiretlerini barındırmaktaydı. Mervânîler’in hâkim oldukları dönemde söz konusu bölgedeki Kürt nüfusun yoğunluğundan ötürü Kaşgarlı Mahmud gibi bazı yazarlar eserlerinde bu coğrafyayı Kürt Yurdu (Suriye ile ırak ortasında bir bölge ) olarak nitelemişlerdi
Mervanilerin kurucusu Ebu Abdullah el-Hüseyn bin Düstek el-Baz el-Kürdî el-Humeydî Bad (Baz) bir çobandı, silahlandı ve bir savaş şefi oldu, popülerlik kazandı onuncu asrın ortasından itibaren Doğu Anadolu'da fetihlere girişti. İlk önce güneyden gelerek Erciş'i ve çevresindeki müstahkem (sağlam) mevkileri aldı. Baz (Bad), nüfuzunu kuvvetlendirerek, Büveyhiler’in hakimiyetindeki Diyarbakır ve Silvan ve Nusaybin'i ele geçirdi.
Büveyhi nüfuzunun azalmasından istifade ederek, 984 senesinde Şii-Büveyhoğulları'nın sultanı Samsamüddevle Merzubani'yi mağlup edip Musul'u ele geçirdi. Bağdat'ı almak istediyse de başaramadı ve Musul'u boşaltmak zorunda kaldı. 991 senesinde tekrar Musul'u ele geçirmek için harekete geçen Bad (Baz), şehrin hakimi olan Hamdaniler karşısında mağlup oldu ve bu savaşta öldü. Bunun üzerine kız kardeşinin oğlu Ebû Ali Hasan bin Mervan 990 yılında tahta geçti.
Mervan, Meyyafarikin'i (Silvan) başkent yaptı. Hamdaniler ile mücadeleye devam ederek onları iki defa mağlup etti. Hasen bin Mervan, 997 senesinde Amîd'de (Diyarbakır) suikast ile öldürülünce, yerine kardeşi Mumehhüdüddevle Said bin Mervan geçti.
Said, Bizanslılar ile iyi ilişkiler kurdu. Bizans İmparatoru II. Basileios ile ilişkileri oldukça dostaneydi. 1011 yılında veziri Şerve tarafından öldürtüldü. Ancak bu sırada Siirt’te sürgünde bulunan Said'in kardeşi Nasruddevle Ebû Nasr harekete geçerek Mervani tahtına geçti.
1011'de hükümdar olan Ebu Nasr, elli seneden fazla hüküm sürdü. Mervanilerin bölgedeki hakimiyetini kuvvetlendirip refahını yükseltti. Abbasi Halifeliği ile iyi ilişkiler geliştirdi. Devrin kuvvetli komşu devletlerinden Bizanslılar ve Fatımiler'e karşı istiklalini korumak için maharetle iyi münasebete bulundu. Mervanilerin hakim olduğu bölgede Şafii mezhebi yayıldı.
Nasr al-Devle'nin uzun yönetimi, Mervani gücünün zirvesini temsil ediyordu. Meryem Ana Kilisesi'nin bulunduğu Meyyafarikin Tepesinde yeni bir kale inşa etti, ayrıca köprüler ve hamamlar inşa etti ve rasathaneyi restore etti. Meyyafarikin ve Diyarbakır camilerinde bazı kütüphaneler kurdu. Aralarında İbnü'l-Esir, Abdullah el-Kazaruni ve et-Thami'nin de bulunduğu tanınmış alimleri, tarihçileri ve şairleri sarayına davet etti. Gelecekteki Abbasi halifesi el-Muktedi (1075-1099) gibi siyasi mültecileri barındırdı.
Selçuklu öncüsü Oğuz Türkleri Mervani topraklarını yağmaladı, Mervaniler Oğuzlarla yapılan savaşta mağlup oldu Nasr Al-Devle onları Tuğrul Bey'e şikayet etti. Tuğrul Bey'in yaklaşmasıyla Oğuzlar geri çekildi. 1054'te Cezire'nin büyük bölümünü yöneten Selçuklu lideri Tuğrul Bey'le iyi ilişkiler kurdu ve hakimiyetini kabul etti, ancak topraklarını elinde tuttu. Kürtler ve Süryaniler arasında barış ve iyi duygular hakimdi. Bu dönem kültürel eserler açısından da zengindi. Nasr al-Dewle, Diyarbakır'da saltanatının sanatsal parlaklığını hala gösteren anıtsal yazıtlar bıraktı. Nasır'ın ölümünden sonra yerine oğlu Mensur geçti.
Selçuklu veziri Fahrüddevle bin Cehir Mervani topraklarını ele geçirmek için Sultan Melikşah'dan izin aldı. 1085 senesinde Selçuklu ordusu şiddetli bir çarpışmadan sonra bölge'nin çoğunu ele geçirdi. Son Mervani hükümdarı Mensur, 1096 senesinde ölünceye kadar Cizre'de yaşadı. Ahlatşahlar Beyliğinin Kurucusu Sökmen El-Kutbî'nin Ahlatı ele geçirmesiyle hanedanlık tamamen son bulmuştur. Silvan’daki tarihi Malabadi köprüsü Bad (Baz)’ın adını taşır. Malabadi Kürtçe’de "Bad’ın evi mülkü" anlamına gelmektedir. Diyarbakır ve Muş yöresinde bulunan Badıkan Aşireti’nin kökleri Bad (Baz)’a dayanır.