Günümüz dünyasında Nedim Gürsel sürekli konuşulan bir konu haline geldi. Toplum ilerledikçe, Nedim Gürsel'in önemi günlük yaşamın farklı yönlerinde giderek daha belirgin hale geliyor. İşyerinden kişisel hayata kadar, Nedim Gürsel'in insanların birbirleriyle etkileşim şekli ve farklı durumların nasıl ortaya çıktığı üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu gösterilmiştir. Yıllar geçtikçe, Nedim Gürsel tartışma ve yansıma yarattı ve mevcut bağlamda alakalı bir konu olduğunu kanıtladı. Bu makale Nedim Gürsel'e farklı bakış açılarını inceleyecek ve modern yaşamın çeşitli alanlarındaki etkisini analiz edecektir.
| Nedim Gürsel | |
|---|---|
| Doğum | 5 Nisan 1951 Gaziantep |
| Meslek | Yazar |
| Çocuklar | 2 |
| Akrabalar | Seyfettin Gürsel (kardeşi) |
Nedim Gürsel (d. 5 Nisan 1951, Gaziantep), Türk yazardır.
Edebiyatın hemen her dalında ürün vermiştir. Yaşamını Paris'te sürdürdü, eserlerini Türkçe yazdı. Pek çok ulusal ve uluslararası ödüle değer görülen yazarın kitapları Fransa başta olmak üzere yirmi beş ülkede yayımlanmış; bazı öykülerinden yapılan tiyatro uyarlamaları Türkiye ve Avrupa ülkelerinde oynanmıştır.
1951'de Gaziantep'te doğdu. Baba tarafı Üsküp, anne tarafı Bulgaristan göçmeni ve Akhisarlıdır. Annesi matematik, babası ise Fransızca öğretmeni idi ve her ikisi de öğretmenliğin yanı sıra çevirmenlik yapmaktaydı. Ailesinin ikinci çocuğu idi.[1]
Anne ve babasının tayini nedeniyle çocukluğunu Balıkesir'de geçirdi. İlköğretimini Balıkesir'de 6 Eylül İlkokulu'nda tamamladı. Babasını kaybedince Akhisar'daki dedesinin evine yerleşti.[1]
1962-1970 yıllarında Galatasaray Lisesi'nden yatılı öğrenci olarak okudu.[2] Yazıları 1960'ların sonlarından itibaren edebiyat dergilerinde yer almaya başladı. Bir burs kazanarak Paris'e gitmesi söz konusu olduysa da bursu reddetti. 12 Mart muhtırasının ardından, Halkın Dostları dergisinde yayımlanan Lenin ve Gorki yazısı gerekçe gösterilerek yargılandınca daha önce reddettiği bursu kabul edip Fransa'ya gitti.[1]
Sorbonne Üniversitesi'nde Modern Fransız Edebiyatı okudu. Öğrenciliği sırasında 1975'te ilk öykü kitabı Uzun Sürmüş Bir Yaz yayımlandı. Aynı yıl mezun oldu. Kitabı, 1976'da Türk Dil Kurumu Ödülüne layık görüldü. 1978'de ise Şeyh Bedrettin Destanı ile Çağdaş Yazın ve Kültür adında eleştiri ve inceleme kitaplarını yayımladı.
Doktorasını yine Sorbonne'da, Louis Aragon ile Nâzım Hikmet'i konu alan karşılaştırmalı edebiyat alanında tamamladı. Fransa'dan 1979'da döndüğü Türkiye'de kısa süre kalabildi. Uzun Sürmüş Bir Yaz kitabı nedeniyle “Devletin Güvenlik Kuvvetlerini Tahkir ve Tezyif” iddiasıyla sıkıyönetim mahkemesince hakkında dava açılmasından dolayı Fransa'da kalarak yaşamına Paris'te devam etti.[1] Dünyanın farklı ülkelerini gezdi ve gittiği kentlerin izlerini eserlerinde yansıttı.
Akademik faaliyetlerine paralel olarak, aralarında Le Monde, Cumhuriyet ve Milliyet'in de bulunduğu çeşitli basın-yayın kuruluşlarına yazılar yazdı. 1982'de ikinci öykü kitabı Kadınlar Kitabı yayımlandı; bu kitap hakkında müstehcenlik iddiasıyla hakkında dava açıldı.[1] 1982-1983 yılları arasında Burdur'da askerlik hizmetini yaptı.
1985'te Yerel Kültürden Evrensele adlı deneme kitabını, 1986'da ise Sevgilim İstanbul adlı öykü kitaplarını yayımladı. Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü ve Fransız PEN Kulübü Özgürlük Ödülü'ne layık görüldü. Saklambaç adlı kitabı ile 1987'de ilk kez verilen Haldun Taner Öykü Ödülü'ne o yıl değer görülen üç yazardan birisi oldu.[3]
Dördüncü öykü kitabı olan Sorguda 1988'de yayımlandı. Ardından seyahatleri ve izlenimleri üzerine Seyir Defteri (1990); beşinci öykü kitabı Son Tramvay (1991), inceleme kitabı olan Nâzım Hikmet ve Geleneksel Türk Yazını (1992) adlı eserlerini yayımladı. Aynı yıl Struga Altın Plaket Ödülü ve Radio France İnternationale Uluslararası En İyi Öykü Ödülü'nü aldı. Türk edebiyatını tanıtmak için Bozkırdaki Yabancı (1993) adında inceleme kitabını, ardından da Balkan ülkelerine yaptığı seyahat ve röportajları konu alan Balkanlar’a Dönüş adlı gezi kitabını yazdı.
Gezi, deneme, inceleme türünde eserler vermeyi sürdürken roman ve şiir türünde de eserler verdi. İlk romanı, 1995 yılında yayımlanan ve Fatih Sultan Mehmet'i konu alan Boğazkesen, ilk şiir kitabı ise 1996'da yayımlanan Uzun Bir Ayrılık İçin Kırk Kısa Şiir'dir. 1997'de gezi yazılarını Atlas dergisinde yayımlamaya başladı. İkinci romanı Resimli Dünya'yı 2000'de yayımladı. Öykücülüğe Öğleden Sonra Aşk adlı kitapla geri döndü. Üç cilt halinde tasarladığı otobiyografisinin, çocukluğunu ve gençliğini anlattığı ilk cildini 2004'te Sağ Salim Kavuşsak adıyla yayımladı.
Edebiyat ürünleri vermenin yanı sıra Fransa Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nde (CNRS) araştırma direktörlüğü yaptı ve Sorbonne Üniversitesi'nde Türk edebiyatı dersleri verdi.
2004'te Fransa-Türkiye Plaket Ödülü ve Fransa Sanat ve Edebiyat Şövalyesi unvanını aldı. Bir çocuğun dini sorgulayışının konu edildiği üçüncü romanı Allah’ın Kızları 2008'de, Hatırla Barbara adlı kitabı da 2009'da yayınlandı. Aynı yıl Mevlânâ Dünya Kardeşlik Ödülü ve Türkiye Yayımcılar Birliği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü'nü aldı. Allahın Kızları kitabında dini değerleri aşağıladığı gerekçesiyle yargılandı, beraat etti.[4][5]
2011'de yayımlanan ve Nâzım Hikmet'i konu edinen Şeytan, Melek ve Komünist adlı romanı Balkanika Vakfı Uluslararası Roman Ödülü'ne, eserin Fransızca çevirisiyle 2013'te Fransız Akdeniz Roman Ödülü'ne değer görüldü; Arapça ve İtalyanca gibi dillere çevrildi.[6][7][8][9] Gürsel, 2019'da Çukurova Ödülü'ne değer görüldü.[10]
PEN Yazarlar Derneği, Paris Yazarlar Evi ve Akdeniz Akademisi üyesidir.
Eserleri toplam 20 dile çevrildi.[11]
Nedim Gürsel, bir röportajında edebi çizgisini şu sözlerle özetlemiştir:[13]
| “ | Ben her yere İstanbul'dan hep bir parça götürdüğüm duygusuyla gidiyorum. Karşılaştığım her yeni şey, bende bazı çağrışımlara yol açıyor. İzler ve Gölgeler'in ana izleği yazınsal çağrışımlar. Örneğin Saint Petersburg'a gittiğimde, Puşkin'in, Dostoyevski'nin Saint Petersburg'unda da dolaştım. Brüksel'e gittiğimde yanımda Charles Baudelaire vardı. Baudelaire yaşamının son iki yılını Brüksel'de Büyük Ayna Oteli'nde geçiriyor. Bir şair düşünün, felç geliyor, konuşma yetisini kaybediyor. Onun izini sürerken, Galatasaray Lisesi'ndeki yatılı okul yıllarıma döndüm. Yatakhanede gece geç vakit, lambalar söndüğünde, yorganı başıma çeker, cep lambamı çıkarır, Baudelaire okumaya çalışırdım. | „ |
Semih Gümüş, Nedim Gürsel'i şu satırlarla[14] değerlendirmektedir:
| “ | İlk öykülerine ve yazılarına bakarak, son kırk yıl içinde en genç ünlenen yazarın Nedim Gürsel olduğunu sanırım söyleyebiliriz. Hem on sekiz yaşında dönemin en önemli dergilerinde yazılar ve öyküler yayımlıyor, hem de yirmi dört yaşında, sonradan sanki başyapıtıymış gibi konuşulagelen Uzun Sürmüş Bir Yaz kitabını ortaya çıkarıp ertesi yıl dönemin en çetin ödülü ve alanın yıllarca unutulmayacak bir değer kazanmasına neden olan Türk Dil Kurumu Hikâye Ödülü'nü alıyordu. | „ |
Gültekin Emre'nin Sağ Salim Kavuşsak kitabına ilişkin notları şöyledir:[15]
| “ | 'Gorki'nin Öyküleri' yazısı nedeniyle mahkemeye verildiğinde yirmi, ilk kitabı yayımlandığında ise yirmi dört yaşındadır Nedim Gürsel. Hakkında soruşturmalar açılınca iki kez Paris'e gitmek zorunda kalır ve uzun bir sürgünlük yaşamının sıkıntılarına katlanır. Bu uzun süren Paris günleri onu annesinden uzakta tutar, bu çok sevdiği insana özlemi bir türlü dinmez. | „ |