Bugün Vibe coding pek çok insanın günlük yaşamında yer alan alakalı bir konudur. Etkisi, iletişim şeklimizden bilgiye erişim şeklimize kadar farklı yönleri kapsar. Bu, çelişkili görüşler üreten ve dünya çapında tartışmalara yol açan bir konudur. Vibe coding zaman içinde gelişen, yeni gerçekliklere ve trendlere uyum sağlayan bir kavramdır. Bu makalede, Vibe coding ile ilgili farklı bakış açılarını inceleyeceğiz ve günümüz toplumundaki etkilerini analiz edeceğiz.
Vibe coding, yapay zekâ destekli bir yazılım geliştirme yaklaşımıdır. Geliştiricilerin doğal dilde ifadeler kullanarak yapmak istedikleri işlemleri tanımlaması ve bu tanımların üretken yapay zekâ modelleri tarafından işlevsel kaynak koda dönüştürülmesi temeline dayanır. 2025 yılında bilgisayar bilimci Andrej Karpathy tarafından ortaya atılmıştır.[1]
Vibe coding, klasik programlama yöntemlerinden farklı olarak, yazılımcının doğrudan kod yazmak yerine gerçekleştirmek istediği yazılım işlevini açıkça tanımladığı bir süreci ifade eder. Bu açıklamalar, büyük dil modelleri (LLM) temelinde çalışan üretken yapay zekâ sistemleri tarafından analiz edilerek ilgili kod parçalarına dönüştürülür. Böylece geliştirici, daha çok rehberlik eden, test eden ve yönlendiren bir role bürünür.
Bu yöntem, kod üretimini kolaylaştırmakta ve yazılım geliştirme sürecini daha hızlı ve erişilebilir hâle getirmektedir. Aynı zamanda, programlama bilgisi sınırlı olan bireylerin de yazılım geliştirme sürecine katılmasına olanak tanımaktadır.[2]
Vibe coding, özellikle şu alanlarda yaygın olarak kullanılmaktadır:
Vibe coding yöntemini benimseyen çeşitli modern yazılım araçları bulunmaktadır. Bu araçlar, doğal dilde alınan girdileri bağlamsal olarak yorumlayarak kaynak kod üretimi yapar. Öne çıkan araçlar şunlardır:
Vibe coding, yazılım geliştirme sürecine hız kazandırması ve daha geniş bir kullanıcı kitlesi tarafından erişilebilir hâle gelmesi açısından olumlu değerlendirilse de çeşitli eleştiriler de gündeme gelmektedir. Bu eleştiriler arasında: