Bu yazıda Vikingler'in büyüleyici dünyasına gireceğiz. Kökenlerini araştıracağız, birçok yönünü keşfedeceğiz ve günümüz toplumu üzerindeki etkisini analiz edeceğiz. Vikingler, ilk ortaya çıkışından bugünkü önemine kadar çeşitli alanlarda ilgi ve tartışma konusu olmuştur. Zaman içindeki evrimini, etrafındaki farklı bakış açılarını ve günlük yaşamlarımız üzerindeki olası etkilerini öğreneceğiz. Vikingler aracılığıyla yaptığımız bu yolculukta bize katılın ve bu temanın bize sunduğu her şeyi keşfedin.

Vikingler ya da Norslar,[1][2] İskandinavyalı korsan ve tüccar kavimlerdir. Aslında "Viking" veya "Nors" bir millet adı değildir; Danlara, Norveçlilere, İsveçlilere ve diğer İskandinavlara (Kuzey Cermenleri) kim olduklarına bakmaksızın verilen isimdir. Bu adlandırma Eski Norsçadaki Vikingr (yağmacı) sözcüğünden gelir ve Viking Çağı boyunca tüm Kuzey Cermenleri bu adla anılmıştır. Vikinglerin ataları antik Cermen halkları, konuştukları dil(ler) ise Cermen dil ailesine bağlı İskandinav dilleridir. Vikingler ömürlerinin büyük bir kısmını denizlerde geçirmiş olan savaşçı bir halktır. 8 - 11. yüzyıllar arasında kuzeybatı Avrupa'da birçok yeri ele geçirmişlerdir.[3] Viking akınları ile birlikte birçok manastır yok olmuştur. Olaya tanıklık eden ve hayatta kalarak Avrupa'nın çeşitli bölgelerine dağılan keşişlerin dramatik ve trajik anlatımları, yüzyıllarca sürecek bir Viking korkusu ve düşmanlığı yaratmıştır. Vikingleri kaba, ilkel, medeniyetten uzak bir kavim olarak betimlemişlerdir. Bu anlatımların etkisiyle, Avrupalıların Viking kültürüne uzun süre kayıtsız kaldıkları anlaşılmaktadır. Göçebe ve savaşçı bir kavim olan Vikinglerin yazılı geleneği olmayışı, kültür izlerinin sürülmesini güçleştirmektedir. Yazılı kaynakların zayıflığına ve Batılı kaynaklardaki olumsuz Viking imajına karşılık, arkeolojik veriler, incelikli bir Viking maddi kültürünün varlığına işaret etmektedir.
Viking adı muhtemelen Eski Norsça vik (dere) sözcüğünden ya da Eski İngilizce wic (kamp) sözcüğünden türemiştir.[3] Nors ise Eski Norsça noord (kuzey) sözcüğünden türemiştir.[4] Erken dönem İskandinav dillerinde "vikingr" [sic] sözcüğü "korsan" anlamına gelir.[5] Diğer bir görüşe göre ise vík (koy, kıyı girintisi) kelimesinden türemiş olup “koy insanı” ya da “kıyı sakini” anlamına geldiği kabul edilir.[6][7]
Viking toplumunda üç ana sosyal sınıf bulunmaktaydı: köleler (thralls), özgür köylüler ve zanaatkârlar (karls) ve aristokrat sınıf olan jarls. Toplumsal hareketlilik tamamen kapalı değildi; savaşta gösterilen başarı veya ticaret yoluyla zenginlik elde eden bireyler sınıf atlayabilmekteydi. Hane yapısı, akrabalık bağları ve yerel şeyhliklerin (chieftains) otoritesi toplumun temel örgütlenme biçimiydi.[8][9]
Vikingler Eski Norsça konuşuyor; runik alfabenin bir çeşidi olan Younger Futhark ile yazıtlar kazıyordu. Runik yazıtlar çoğunlukla anma taşları, mülkiyet işaretleri ve tılsım amaçlı kısa metinlerden oluşur. Dil, İskandinav göçlerinin yoğun olduğu Britanya ve Normandiya gibi bölgelerde yerel diller üzerinde kalıcı etkiler bırakmıştır.[10][11]
İsveçli olan Varyaglar doğuya doğru yayılmış, 11. yüzyılda Karadeniz'e, hatta İran'a kadar uzanmışlardı. Bunların çoğu Rusya'da Novgorod ve Ukrayna'da ise Kiev'e yerleştiler, barışçı ticaret erbabı olarak ipek karşılığında kürk ve köle alışverişi yaptılar. Bunların içinden prens Ryurik Hanedanı, Rusya'da 16. yüzyıla kadar hüküm sürdü.
Normanlar, Danimarka ve Norveç Vikinglerinin Fransa'nın Normandiya bölgesine yerleşmiş ve Fransızca dilini benimsemiş olan kısmıdır.
Danimarkalı ve Norveçli olan Normanlar («kuzey adamları») batıya doğru denizleri ele geçirmeye giriştiler. Usta gemici ve korkunç savaşçı olan bu insanlar; İzlanda ile Grönland'ı ve Kanada kıyılarını sömürgeleştirdiler. Pruvası ejderha başı biçiminde olan, yelkenle ve kürekle yol alan, dibi hemen hemen düz inşa ettikleri uzun teknelerin üstünde Büyük Britanya'ya çıktılar; zengin manastırları yağmalayıp ağır fidyeler alarak her yere korku ve dehşet saldılar. Aynı hızlı akın tekniği, anakarada da uygulandı.
Sen Nehri boyunca denizden yukarı çıkan Normanlar; 845 ve 885 senelerinde iki kez Paris'e saldırdılar. Luvar vadisi, Bordeaux, Toulouse, Lizbon, Sevilla, hatta İtalya bile onların saldırısına uğradı (Robert Guiscard, 11. yüzyılda Sicilya'yı ele geçirecektir). Ragnar ve 911 yılında Rollo, sonraları Normandiya adını alan bölgeye yerleşti ve yüz yıl kadar sonra buradan yola çıkan I. William İngiltere'yi işgalle girişti.
Viking Çağı genellikle 8. yüzyılın sonlarında Lindisfarne'a yapılan saldırı (793) ile başlar ve 1066 yılındaki Stamford Köprüsü Muharebesi ile sona erer. Bu dönem, İskandinav toplumlarının siyasi yapılarında, ticaret ağlarında ve askeri örgütlenmelerinde önemli dönüşümlerin yaşandığı bir çağdır. İskandinav dünyası bu dönemde Atlantik, Baltık ve Doğu Avrupa nehir sistemlerine doğru genişleyerek hem yerleşim hem ticaret hem de akın faaliyetlerinde bulunmuştur.[12][13]

Vikinglerin büyük bir kısmı batıya doğru ilerlerken, Bizans'ın batısını koruyan Vareg Vikingleri de doğuya doğru ilerlemişlerdir. Vikinglerin İstanbul'a geldiğine dair çok ciddi araştırmalar yapılmaktadır.[14] 8. ve 11. yüzyıllar arasında Avrupa'da yaşanan bu döneme, tarihte Viking Devri denir.
Şu anki İsveç, Norveç, Danimarka, İzlanda ve Faroe Adaları Viking kökenlidir.

Vikingler, özellikle 8. ve 11. yüzyıllar arasında geniş bir coğrafyaya yayıldılar. Batıda İzlanda, Grönland ve Kuzey Amerika'daki Vinland'a kadar ulaşırken; doğuda Volga ve Dinyeper nehirlerini izleyerek Hazar Denizi ile Bizans topraklarına kadar ilerlediler. Bu yayılım yalnızca askeri akınlarla değil, aynı zamanda ticaret kolonileri ve kalıcı yerleşimlerle gerçekleşti. Rusya'daki erken devlet oluşumları ile İskandinav göçleri arasında bağlantı olduğu, arkeolojik ve yazılı kaynaklarla desteklenmektedir.[15][16]
Viking soyundan gelen Normanlar; 11. yüzyılda Büyük Britanya'yı ele geçirmiş ve İngiltere'nin en güçlü hanedanı olmuşlardır. Norman işgali, Britanya'nın son uğradığı son işgaldir.[kaynak belirtilmeli]
Viking denizciliğinin temel aracı uzun gemiler idi. Hem sığ sularda ilerleyebiliyor hem de okyanus geçişlerine uygun dayanıklılık gösteriyorlardı. Ticaret amacıyla ise daha geniş ve yüksek bordalı knarr türü gemiler kullanılıyordu. Bu teknolojik üstünlük, Viking yayılmasının en önemli unsurlarından biri olarak kabul edilir.[17][18]

Viking ticareti Baltık, Kuzey Denizi ve Rus nehir sistemlerini kapsayan geniş bir ağ üzerine kuruluydu. Kürk, balina ürünleri, demir, kehribar ve köle ticareti önemli gelir kaynaklarıydı. Doğuya uzanan ticaret yolları üzerinden İslam dünyasıyla temas kurulmuş; Abbâsî dirhemleri İskandinavya'da bol miktarda bulunmuştur.[19][20]

Vikingler cenaze törenlerini, ölülerini tahtadan ve içi toprakla doldurulmuş bir kayığa koyup yakarak gerçekleştirirlerdi.
Viking cenaze gelenekleri bölgeden bölgeye farklılık gösterir; ancak gemi mezarları, höyükler, yakma ritüelleri ve mezar eşyaları ortak unsurlardandır. Bu uygulamalar, ölüm sonrası yaşam inancının güçlü olduğunu göstermektedir. Ayrıca savaşçıların ölümlerinin Valhalla'da devam ettiğine dair Eski Nors destanlarında geniş betimlemeler bulunur.[13][21] Sanılanın aksine Vikingler başlarına boynuzlu ya da kanatlı kasklar takmamışlardır. Aslında Vikinglerin hemen hemen yarısı savaş meydanlarında kask bile takmamışlardır ve başları korumasız savaşmışlardır. Kask kullanan Vikingler ise muhtemelen rütbeli ve zengin olanlarıdır ve taktıkları kasklar herhangi bir ayırt edici özelliği olmayan kubbeli ve konik kasklardır. Bunların sayısı da oldukça sınırlı olduğundandır ki günümüze kadar ulaşabilen Viking kasklarının sayısı bir hayli azdır. Ayrıca Vikinglerin yalnızca yağmacılardan ibaret olduğu görüşü modern araştırmalarca terk edilmiştir; ticaret, zanaat, yerleşim ve politik ittifaklar Viking faaliyetlerinin önemli bir bölümünü oluşturur.[6][22]