Günümüz dünyasında İşad giderek daha alakalı hale gelen bir konudur. Etkileri kişiselden profesyonel alana kadar hayatımızın her alanına uzanır. Bu nedenle etkisini ve buna yönelik olası çözümleri kapsamlı bir şekilde analiz etmek çok önemlidir. Bu makalede İşad hakkındaki farklı bakış açılarını ve zaman içinde nasıl geliştiğini inceleyeceğiz. İşad, ortaya çıkışından günümüze kadar toplumda büyük ilgi uyandırmıştır ve onu etkili bir şekilde ele alabilmek için anlayışının derinleştirilmesi şarttır.
İşad, eski Türklerdeki yüksek rütbeli komutanları tanımlamak için kullanılan terimdir. (Örneğin Böri Şad) Bu kavram ayrıca Araplar tarafından Hazar Türklerinin komutanlarını tanımlamak için Kağan Beg biçiminde kullanılmıştır. Bu unvana en çok, eski Türk yazıtlarında ve Bugut Yazıtı'nda rastlanmaktadır. Unvanın Türklerdeki bilinen ilk kullanıcısı Göktürklerin kurucusu Bumin Kağan'ın babası Bilge Şad'dır.
Eski Türklerde şadlar kağanın soyundan gelirdi. Ordu komutanları olan şadların üstünde de Köl İç Çor ve Apa Tarkan gibi tecrübeli ve büyük komutanlar bulunuyordu ve bunlar da yine hükümdar çocukları idiler. Şad unvanı, askerî unvanın yanında idari bir anlam da taşımıştır. Eski Türklerde şad, devlet yönetiminde yabgudan sonra gelen rütbedir. Göktürk Yazıtları'nda geçen şadapıt (şadlar) ifadesi ise bu unvanın çoğuludur. Karahanlılar, şad terimi yerine "ilig han" kelimesini kullanmışlardır. Kimi zaman şad unvanına çeşitli eklentiler yapılarak yeni unvanlar oluşturulmuştur. (Nadulu şad gibi.)
Unvanın Türkçe olup olmadığı tartışmalıdır. Alman Türkolog Annemarie von Gabain'e göre, "Şad, Tigin, Tarkan gibi unvanların tanımadığımız Orta Asya dillerinden, özellikle Orta İran dillerinden gelmiş olabilirler" diye belirtilmiştir.