Darülkurra

Darülkurra toplumun çeşitli alanlarında ilgi ve tartışmalara yol açan bir konudur. Zaman geçtikçe önemi hem kişisel hem de kolektif düzeyde önem kazanmış, çelişkili görüşler üretmiş ve kapsamını farklı çalışma ve araştırma alanlarına genişletmiştir. Bu makalede Darülkurra ile ilgili farklı bakış açılarını inceleyerek mevcut toplum üzerindeki etkisini ve zaman içindeki evrimini ele alacağız. Darülkurra, kültür ve siyaset üzerindeki etkisinden, bilimsel ve teknolojik alandaki önemine kadar bütünüyle analiz edilip anlaşılmayı hak eden önemli bir iz bıraktı.

Darülkurra, Orta Çağ İslam ülkelerinde, Kur'an okuma yöntemlerini (tecvidi) öğreten medrese bölümüdür. Ayrıca, Cami, mescit gibi yerlerin hemen yanında yapılan kuran okuma yeridir. Bir tek kubbesi olan, iki göz revaklı, fevkâni bir yapı olan Darül-kurra'nın kubbesi medrese kubbelesiyle aynı düzeydedir. Bu tür mimarî özelliklerinin yanı sıra Darül-kurra bir Kur'an ezberleme yeridir. Hafızların Kur'an ezberi yaptırmalarının yanı sıra Arapça ve Tilavet derslerinin de verildiği bir yerdir Darül-kurra.

Darülkurraların asıl işlevi, kari denen ve Kur'an'ı en güzel biçimde okuyan kişiler ve imamlar yetiştirmekti. Güzel okuma olayı daha 7. ve 8. yüzyıllarda önemsenmiş olup, tilavet ve kıraat birer din bilimi olarak gelişmiştir. İlk İslam medreselerinde sürekli kuran okunan özel mekanlar bulunmaktaydı. Darülkurra denen bu salonlarda, hafızlar bir tür yarış havası içerisinde farklı üslup ve makamlarda Kuran okurlardı. Bu tür bir eğitim hafızların sistemli biçimde yetişmelerine olanak verdiğinden, cami ve medrese vakfiyelerinde eleman alımı yapılacakken darülkurralara ve burada eğitim görenlere önemli paylar ayrılırdı. anadolu şelcuklu külliyelerinde darülkurralar, cami kapsamında ya da ayrı bir mekan olarak yer almıştır. Osmanlı Devleti'nde ise yalnızca hafız yetiştiren ve Kuran'ı ses incelelikleriyle öğretmeye dönük kurumlara darülhuffaz, aynı bölümün tilavet ve kıraatın yanı sıra arapçayı da öğreten yüksek bölümlerine ise darülkurra denildi. Bu medreselerin ortak amacı, hafız, cüzhan, mevlidhan, imam, hatip ve müezzin yetiştirmekti. 1924 yılında medreselerin kapatılmasından sonra, gittikçe azalan darülkurra ve darülhuffaz geleneği, o zamandan bu zamana camiler, dernekler, Kur'an kursları aracılığı ile sürdürülmeye çalışılmıştır.

Ayrıca bakınız