Hazine teorisi

Bu yazımızda yıllardır ilgi ve tartışma konusu olan bir konu olan Hazine teorisi'den bahsedeceğiz. Hazine teorisi, çağdaş toplumda yaygın olarak tartışılan bir kavramdır ve alakası farklı çalışma alanlarında ortaya çıkmıştır. Tarihten psikolojiye, bilimden popüler kültüre kadar Hazine teorisi akademisyenlerin, uzmanların ve kamuoyunun dikkatini çekti. Bu makale boyunca Hazine teorisi'in kökenlerini, anlamlarını ve yansımalarının yanı sıra günümüz toplumu üzerindeki etkisini de inceleyeceğiz.

Hazine teorisi, devletin yargı denetimine tabi olmadığı sadece yönetilenlere bazı parasal hukuki güvenceler sağlayan yönetim anlayışı.

18. yy'da Almanya'da yönetimde egemen olan polis devleti anlayışından zamanla hazine teorisi anlayışına geçilmiştir. Polis devletinde idare edilenlere yani halka herhangi bir hukuki güvence tanınmıyorken hazine teroisiyle bazı mali hukuki güvenceler getirilmiştir. İdare tarafından hakları ihlal edilen kişiler, bu ihlallere karşılık yargı yoluyla parasal haklar elde etmişlerdir.

Bu teoriye göre hazine devlet tüzel kişiliğinden ayrılarak ayrı bir özel hukuk tüzel kişiliği haline gelmiştir. Bu şekilde yargı denetimine ve hukuk kurallarına tabi olmayan devlet ile özel hukuk kurallarına tabi olan ve bu nedenden dolayı aleyhinde dava açılabilen hazine birbirinden ayrılmıştır. Devlet kişilerin haklarına tacizde bulunduğu zaman, devlete karşı dava açılamıyordu, bunun yerine hazine dava edilerek uğradığı haksızlığa karşılık tazminat talep ediliyordu. Almanca "dulde aber liquidiere" (katlan ama tazminat iste) özdeyişi bu hukuki durum üzerine ortaya çıkmıştır.

Devlet ile devlet hazinesinin ayrı tüzel kişilikler olmayıp tek bir tüzel kişilik altında oldukları anlayışı benimsendikçe bu teorinin yerini hukuk devleti teorisi aldı.

Kaynakça

  1. ^ Kemal Gözler, İdare Hukuku Dersleri, Bursa - Temmuz 2015, s. 61-62