Günümüz dünyasında Klasik teizm toplumun her alanında büyük önem kazanmış bir konudur. Klasik teizm, ekonomi üzerindeki etkisinden insanların günlük yaşamları üzerindeki etkisine kadar sürekli tartışma ve analiz konusu olmuştur. Bu makalede, Klasik teizm'in farklı yönlerini kapsamlı bir şekilde inceleyerek kökenlerini, zaman içindeki gelişimini ve bugünkü etkisini inceleyeceğiz. Alanındaki uzmanlarla yapılan görüşmeler ve ilgili istatistiksel veriler aracılığıyla, Klasik teizm'in açık ve eksiksiz bir resmini oluşturmaya, etkilerini ve zorluklarını derinlemesine incelemeye çalışıyoruz.
Klasik teizm veya klasik tanrıcılık; Tanrı'nın diğer tüm varlıkların kaynağı ve kökeni olan tekil Mutlak Varlık, Mutlak Benlik ve Nihai Kişi olarak nitelendirildiği teizm biçimidir.
Klasik teizmin merkezi anlayışı ilahi sadeliktir; bu anlayışa göre Tanrı farklı öğelerin birleşiminden oluşmaz, mutlaktır ve tekildir. Tanrı'nın özü ve varoluşu arasında fark yoktur. Varlıklardan farklı olarak Tanrı potansiyel içermez, saf varoluşsal gerçekliktir; ve Tanrı hariç tüm varoluş Tanrı'nın mutlak tekilliğinin sınırsız varoluşunun kısıtlı bir halidir. Tüm varoluş zamandan bağımsız bir şekilde Tanrı'dan yayılmaktadır ve O'na dayanmaktadır, zira Tanrı tüm varoluşun zamandan bağımsız mutlak kaynağı ve koşuludur.
Makale serilerinden |
Tanrı |
---|
Klasik teizm Tanrı'nın tüm varoluşa hem içkin hem de aşkın olduğunu ileri sürer. Klasik teizme göre Tanrı tekildir; değişmezlik, aşılmazlık ve zamanı aşkınlık gibi niteliklere sahiptir. Klasik teizmde "yaratılan" varlıkların (Bilinçli veya bilinçsiz, Tanrı'nın kendisi hariç tüm varlıkların) varoluşları için Nihai Varlık ve Mutlak Benlik olan Tanrı'ya her an koşullu ve muhtaç olduğu kabul edilir. Tanrı, varlığı için hiçbir koşula gereksinim duymayan Nihai Varlık'tır; tekil olmakla birlikte var olan veya var olma potansiyeli olan herşeye sahiptir ve diğer tüm varlıklar Tanrı'da bulunan mutlak varoluşsal mevcudiyetten kaynaklanır, dolayısıyla Tanrı tüm varlıkların Nihai Kaynağı ve Kökeni'dir.
Klasik teizm anlayışında Tanrı, tüm varoluşun zamandan bağımsız mutlak kaynağı ve koşulsuz koşulu olarak tasavvur edilmiştir. Bu bağlamda bir Hindu mezhebi olan Vaişnavizm'de Vişnu ve Krişna suretleriyle anılan Tanrı, sarva-kāraṇa-kāraṇam ("Tüm nedenlerin Nedeni") olarak nitelenmiş; Aristoteles tarafından kullanılan ho ou kinoúmenon kineî ("Hareket ettirilmeden hareket eden") ifadesi ise tüm evrenin hareketinin Tanrı'ya dayanması örneği ile Tanrı'yı klasik teistik bağlamda nitelemiştir. Klasik teizm'de Tanrı yalnızca maddi varlıkların değil; bilincin, kişiliğin ve benliğin de kaynağı olan Tekil Varlık olduğu için kendisi de bilinçlidir, benliktir ve Mutlak Benlik'tir.
Bu nedenle Hinduizm'de Tanrı, Paramātman ("Mutlak Benlik, Nihai Kişi") kavramıyla ifade edilmiştir. Vaişnava gurusu Prabhupada; Tanrı'yı "Tüm ruhların Ezeli ve Ebedi Babası" olarak nitelemiş, bu nedenle Tanrı'dan filizlenen sonsuz farklı ruhun her birinin temelde kardeş olduğunu ve her birinin Tanrı'nın evladı olduğunu savunmuştur.
Örneğin bir bardağın bütün halinde var olması bardağı oluşturan moleküllerin bir bütün halinde var olmasına dayanmaktadır, moleküllerin bir bütün halinde var olması ise o molekülleri oluşturan atomların bütünlüğüne dayanmaktadır. Bu bağlamda bütünlüğün nihai koşulu olan mutlak bir kaynak hariç hiçbir varoluş bütünlüğü kendi kendine bütün halinde var olmamaktadır, zira her birinin bütünsel varlığı kendini bütün eden bir üst kaynağa koşulludur.
Kendi kendine bütün olan ve diğer tüm bütünlüklere varoluş aktaran bir kaynağın var olması zorunlu durumdur; zira kaynaksız kaynak veya nedensiz neden hariç bütün olan tüm varlıklar bütünlüğün nedeni değildir, dolayısıyla bütünlük halinin varlığından yalnızca kendi kendine bütün olan nihai bir kaynak sorumlu olabilir. Bu kaynak mutlak tekilliğe sahip olmak zorundadır, zira eğer sadelik ve tekilliğe sahip olmasaydı kendisi de farklı varlıkların bütünü olduğundan bütünlüğün kaynağı olmazdı.
Tüm üst koşullar alt koşulların zamandan bağımsız kaynağı ve koşuludur, zira bardağın bütünlüğü her an moleküllerin bütünlüğüne dayanmaktadır ve bardak moleküllerin bütünlüğü olmadan bir saniye bile var olamaz. Zamandan bağımsız olan hiyerarşi bağlamında varlığın ezeli ve ebedi olması bu varlığın koşul ve kaynağa sahip olduğunu etkilemez, zira bardak ezeli olsaydı dahi ezelden beri moleküllerin bütünlüğüne dayanıyor olurdu.
Bu örneğin amacı, klasik teizmde Tanrı'nın tıpkı bütünlükte olduğu gibi tüm varoluş hallerinin zamandan bağımsız kaynağı, kökeni ve nedensiz nedeni olan Mutlak Tekil Varlık olduğunu açıklamaktır.
İslam dininin Batınî anlayışı olan Tasavvuf geleneğinde Tanrı Mutlak Gerçeklik'e işaret eden "el-Hakk" ismiyle nitelendirilmiştir. Bu anlayışa göre tüm kısıtlı ve sınırlı varoluşlar kısıtsız ve sınırsız varoluş olan Tanrı'nın sınırlı bir yansımasıdır.
Fârâbî ve İbn Sina gibi İslam alimleri, "sudûr" adı altında Mutlak Bir olan Tanrı'nın tüm varoluşun kaynağı olduğu ve her şeyin O'ndan yayıldığını savunmuştur. İbn Sina'nın Tanrı'ya dair yorumu sıkı bir şekilde Klasik teizm'e dayanmaktadır; Tanrı'yı ilahi sadeliği, ebedi doğası, mutlak varoluşu ve değişmeyen özü aracılığıyla diğer varlıklardan tamamen farklı "Mutlak Varlık" olarak tasvir etmektedir.
Bu alt başlığın geliştirilmesi gerekiyor. |
Hinduizm'de Tanrı, Tekil Mutlak Varlık ("Parabrahman") ve Mutlak Benlik ("Paramātman") kavramlarıyla nitelendirilmiştir. Hinduizmin merkezi metinlerinden Rigveda, Yajurveda ve Bhagavad Gita'da İşvara'nın, Yüce Tanrı'nın; Mutlak Varlık ve Mutlak Benlik olduğu, tüm varoluşun O'ndan filizlendiği bildirilmiştir.
İşvara, Yüce Tanrı; Yajurveda ve Bhagavad Gita'da Vişnu (Sanskrit: विष्णु "Her şeyi Kuşatan") ve Krişna (Sanskrit: कृष्ण) isimleriyle anılmıştır.
Hinduizmde Vedantik ve Bhaktik gelenekler Klasik teizm olarak nitelendirilebilir.
Bhagavad Gita'ya göre Tanrı her şeyin kaynağıdır ve tüm varoluş O'ndan yayılır.
Klasik teizm, günümüzdeki büyük dinlerden Hinduizm'de Ramanuja, Hristiyanlık'ta Thomas Aquinas, İslam'da İbni Sina gibi alimler; Antik Yunan felsefecileri arasında Platon, Sokrates, Aristoteles; Antik Mısır alimi Hermes Trismegistus gibi öne çıkan filozoflar başta olmak üzere;
Filon, Plotinos, Proklos, Atinalı Athenagoras, İskenderiyeli Klement, Basil, Augustinus, Boethius, İskenderiyeli Kiril, Aziz John, Sözde Dionisius, Kindi, Farabi, Anselmus, Musa bin Meymūn, İbn Rüşd, Gottfried Leibniz gibi düşünürlerce temsil edilmiştir.
David Bentley Hart ve Edward Feser, günümüzde klasik teizmi savunan başlıca filozoflardandır.
Antik Yunan kökenli Platonizm anlayışı, İslam dininin ezoterik anlayışı olan Tasavvuf veya Sûfîlik geleneği ve Dharmik anlayışlar olan Vaişnavizm ve Vişiştadvaita gelenekleri öne çıkan Klasik teistik anlayışlardan kabul edilmektedir.
Klasik teistik gelenekler genel olarak Tanrı'ya özveri ve bağlılık anlayışına sahiptir. Bu anlayış; Hinduizm'de "bhakti", Tasavvuf'ta "ishq", Yahudi mistisizminde "devekut", Sikhizm'de "pyaar" olarak geçmektedir.
Antik Mısır'da ortaya çıkan Hermetizm'in kutsal kitabı olan Hermetika ile Vaişnavizm'e göre Tanrı'nın vahyi olarak inen Bhagavad Gita; Klasik teizme uyan varoluşsal kaynak Mutlak Şahıs ve Mutlak Varlık olan Tanrı anlayışının yanı sıra reenkarnasyon ve nirvana anlayışlarına da sahiptir.
"Govinda olarak bilinen Krişna, Yüce Yönetici'dir. O'nun sonsuz, neşe kaynağı, ruhani bir bedeni vardır. O her şeyin kökenidir. O'nun kökeni yoktur, çünkü O, bütün nedenlerin ilk nedenidir." — Çaitanya Caritamrta, Madhya 21.35
"Ben her şeyin kaynağıyım; Benden yayılır her şey. Bunu idrak eden ve hisle dolan zeki adananlar kendilerini Bana adarlar." — Krişna, Bhagavad Gita 10.8
"O, Her şeyin köküdür, kaynağıdır." — Hermes Trismegistus, Hermetika
"Varlıklar başlangıçta tezahür etmemiş hâldedirler, ortada tezahür ederler ve şüphesiz ki sonda yine tezahür etmiyor olacaklardır ey Bhārata. Bunda seni hüzne boğan ne Arjuna?"
"Hayatın başlangıcı değildir doğum; bireysel bir farkındalık başlar sadece. Ölüm bir yok oluş değildir, sona ermesidir bu farkındalığın sadece." — Hermes Trismegistus, Hermetika
"Kendilerine hâkim olan bilgeler günahları tükenmiş vaziyette Brahman’daki nirvāṇaya ulaşırlar. İkilikleri kesilmiş bir şekilde tüm varlıklardaki iyilikten keyif alırlar."— Krişna, Bhagavad Gita 5.25
"Kişi benliğini yükseltmeli, onu alçaltmamalıdır. Öyle kikişinin dostu da, düşmanı da kendisidir. Benlik, kendisini fetheden kişi için dosttur; ama aynı benlik, benlik-olmayanın husumeti nedeniyle düşman gibi davranabilir."— Krişna, Bhagavad Gita 6.5-6
"...Çünkü ruhun ilk adımı mücadele etmektir nefsiyle, bir iç savaş çıkararak. Uzun bir birlik davasıdır o, ikilik karşısında." — Hermes Trismegistus, Hermetika