Günümüz dünyasında Lee Kuan Yew akademisyenlerin, profesyonellerin ve genel kamuoyunun dikkatini çeken oldukça alakalı bir konudur. Lee Kuan Yew, kuruluşundan bu yana toplumda çok önemli bir rol oynamış, farklı alanlarda tartışmalara, ihtilaflara ve önemli değişikliklere yol açmıştır. Tarih boyunca Lee Kuan Yew gelişmiş ve modern dünyanın dönüşümlerine uyum sağlayarak insanların etkileşim, düşünme ve hareket etme şeklini etkilemiştir. Bu makalede, Lee Kuan Yew ile ilgili çeşitli yönleri inceleyeceğiz, bugünkü etkisini analiz edeceğiz ve gelecekteki önemini yansıtacağız.
| Lee Kuan Yew | |
|---|---|
| 1. Singapur başbakanı | |
| Görev süresi 5 Haziran 1959[1] - 28 Kasım 1990 | |
| Yerine gelen | Goh Chok Tong |
| Kişisel bilgiler | |
| Doğum | 16 Eylül 1923 |
| Ölüm | 23 Mart 2015 (91 yaşında) |
| Çocuk(lar) | Lee Hsien Loong |
Lee Kuan Yew (d. 16 Eylül 1923- ö. 23 Mart 2015), Singapurlu devlet adamı. Singapur Cumhuriyeti'ni otuz yıl yöneten ilk Başbakanıdır. Kararlı bir liderin seçilmesini sağlamak için istifa etmiş olan Lee Kuan Yew dünyanın en uzun hizmet veren Başbakanı olmuştur. Güneydoğu Asya bölgesindeki en etkili siyasi figürlerinden biri olarak kalmıştır. Oğlu Lee Hsien Loong ise 12 Ağustos 2004 yılında Singapur başbakanı olmuştur.
1965'teki bağımsızlığından itibaren Singapur, Lee'nin katkıları sayesinde, görece geri kalmış ve fakir bir tarım toplumundan Asya'nın en gelişmiş ve en zengin ülkelerinden birisine ve uluslararası bir havacılık, bankacılık, finans, turizm ve nakliyat merkezine dönüşmüştür. Singapur, Güney Kore, Tayvan ve Hong Kong Dört Asya Kaplanı'ndan birisi olarak adlandırılmıştır.

Lee, 16 Eylül 1923'te Singapur'un 92 Kampong Java Road adresinde, Semarang doğumlu Singapurlu Lee Chin Koon[2] ve Chua Jim Neo'nun ilk çocuğu olarak doğdu. O dönemde Singapur, Britanya İmparatorluğu'nun bir parçasıydı.[3] Lee'nin hem annesi hem babası, İngilizce eğitim almış, üçüncü kuşak Peranakan Çinlilerindendi;[4] baba tarafı, Dabu İlçesinden gelen Hakka kökenliydi.[5][6] Lee'ye verilen "Kuan Yew" ismi,[a] "ışık ve parlaklık" anlamına gelirken, aynı zamanda "atalarına büyük şan getiren kişi" şeklinde de yorumlanabiliyordu.
Lee'nin dedesi Lee Hoon Leong, "özellikle Batılılaşmış" biri olarak tanımlanıyordu. Britanya gemilerinde ambar şefi olarak çalışmıştı ve bu nedenle Lee'ye "Harry" adını vermişti.[7] Aile, anadili olarak İngilizce konuşuyordu ancak Lee ayrıca Malaycayı da öğrendi.[3] Lee'nin üç erkek ve bir kız kardeşi vardı; hepsi uzun bir ömür sürdü.[8]
Lee, babasıyla yakın bir ilişki kuramamıştı. Babası, Shell Petrol Şirketi'nde depo memuru olarak çalışıyordu ve kumar bağımlısıydı. Annesi Chua ise sık sık eşinin kötü para yönetimi ve yetersiz ebeveynliği karşısında sesini yükseltmişti.[9] Aile, yeni gelen göçmenlerle karşılaştırıldığında refah içinde ve yüksek sosyal statüye sahipti; hizmetçi çalıştıracak maddi güce sahiptiler.[10] Ancak Büyük Buhran sırasında ailenin serveti ciddi ölçüde azaldı. Buna rağmen, Lee'nin babası Shell'deki işini koruyabildi.[3] Lee, daha sonraki yıllarda babasını huysuz bir adam olarak tanımlamış ve onun kumar bağımlılığı sebebiyle ailenin dağılmasını engellediği için annesine minnettarlığını dile getirmişti.[11][12]
1930'da, Telok Kurau İngiliz Okulu'na kaydoldu ve burada altı yıl ilkokul eğitimi aldı.[13][14] 1935'te Raffles Enstitüsü'ne kaydoldu. İlk iki yılında derslerinde başarısız olduysa da, sonrasında Junior Cambridge sınavlarında okul birincisi oldu.[15] Ayrıca izcilik yaptı, kriket, tenis, yüzme gibi fiziksel etkinliklerin yanı sıra münazaralara da katıldı.[16] 1940'ta Senior Cambridge sınavlarında tüm Boğaz Yerleşimleri ve Malaya genelinde en yüksek puanı alarak John Anderson bursunu kazandı ve Raffles Koleji'ne gitmeye hak kazandı.[b] Ödül töreninde gelecekteki eşi Kwa Geok Choo ile tanıştı; Choo, okulun tek kız öğrencisiydi.[15]
Ancak Lee'nin üniversite eğitimi uzun sürmedi; çünkü Asya'da II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Raffles Koleji, 1941'de askerî bir hastaneye dönüştürüldü. Aynı yılın Aralık ayında savaş Singapur'a ulaştı ve Şubat 1942'de Britanya'nın teslim olmasının ardından Japonya'nın Singapur'u işgali başladı.[17]
Lee, Japonların Sook Ching operasyonu sırasında toplanan Çinli erkekler arasında yer aldı. Kendi anlatımına göre, Kempeitai'den (askerî polis) yakalanmaktan korkuyordu ve bir arkadaşıyla birlikte güvenlik taramasına girmek üzere başvurdu. Ertesi sabah oradan ayrılmaya çalıştı, ancak çoktan ayrılmış erkeklerin bulunduğu bir gruba kendisinin katılması emredildi. Lee, önce kıyafetlerini almak için izin istedi ve bu sayede yatakhanede bir gece daha kalmayı başardı.Ertesi gün farklı bir nöbetçinin izniyle sahadan ayrılmayı başardı.[18] Daha sonra, bu grupla birlikte olan erkeklerin muhtemelen sahile götürülüp infaz edildiklerini öğrendi.[19]
Lee, Ağustos 1942'de Japonca yeterlilik sertifikası aldı ve önce bir arkadaşının şirketinde, ardından da temel ihtiyaç ürünlerini kontrol eden Kumiai adlı kurumda çalıştı.[20] 1943'ün sonlarında, Japonların propaganda departmanı olan olan Hōdōbu'da iş buldu ve işgal kuvvetlerine İngilizce uzmanı olarak çalıştı.[21][22] Cathay Binası'nın tepe katında çalışan Lee, Mors kodu sinyalleri için müttefik radyo istasyonlarını dinlemekle görevlendirildi.[23][24][25] 1944'ün sonlarına doğru, Japonya'nın ciddi yenilgiler aldığını anlayınca ailesiyle birlikte Cameron Highlands'a taşınarak olası bir İngiliz istilasından kaçmayı planladı. Ancak takip edildiğine dair uyarı alınca bu plandan vazgeçti.[26] Savaşın geri kalan kısmında özel girişimlerde ve karaborsa satışlarında bulundu.[27] Bu dönemde tapyoka bazlı bir yapıştırıcı geliştirdi ve bunu Stikfas markasıyla sattı.[28] Stikfas logosu, daha sonra düğün pastasının alt kısmında da yer alacaktı.[29]
Lee, Malaya-Singapur cephesinde Japonların hızla kazandığı zaferin üzerinde büyük bir etkisi olduğunu belirtti ve şu sözleriyle durumu özetledi: "70 gün boyunca süren şaşkınlıklar, yenilgiler ve aptallıklar sonucunda Britanya sömürge düzeni paramparça oldu ve İngilizlerin üstünlüğüne dair tüm varsayımlar çöktü".[30] 1961'de yaptığı bir radyo konuşmasında ise şunları söyledi: "(Savaştan) Japonların da İngilizlerin de bizi itip kakmaya hakkı olmadığını, kendi kendimizi yönetebileceğimizi anlayarak çıktım."[31] Bu süreç, onun güç kavramına bakışını ve sert cezaların suçları caydırmadaki etkisine dair düşüncelerini de şekillendirdi.[32]

Lee, savaştan sonra Raffles Koleji'ne dönmek yerine yükseköğrenimini Birleşik Krallık'ta sürdürmeye karar verdi.[9] 23. yaş gününde Singapur'dan MV Britannic gemisiyle yola çıktı ve 3 Ekim'de İngiltere'ye ulaştı.[33] İlk olarak Londra Ekonomi Okulu'na kaydoldu, ancak İngiltere'nin başkentinde yaşamaktan hoşlanmadığını fark etti.[34][35] Kasım ayında Cambridge'e bir ziyaret gerçekleştirdi ve Fitzwilliam House'un denetçisi W. S. Thatcher ile tanıştırıldı. Sonraki yılın Lent dönemi için kabul edildi ve Ocak 1947'de Fitzwilliam Koleji'nde hukuk eğitimi almaya başladı.[36]
Singapur'dan ayrılmadan önce Kwa ile bir ilişkiye başlamıştı ve savaş süresince onunla iletişimini sürdürmüştü. Aralık ayında Stratford-upon-Avon'da gizlice evlendiler.[9] Lee, Tripos sınavlarının hem ön aşamasında hem de I. bölümünde birincilik derecesi aldı ve 1949'da II. Bölüm Hukuk sınavını "Yıldızlı Birincilikle" tamamladı. Döneminin en başarılı öğrencisi olarak Fitzwilliam Whitlock Ödülü'ne layık görüldü. Ardından 1950'de Middle Temple'da baroya kabul edildi.[36]
Lee'nin siyasi düşünceleri ve sömürge karşıtı görüşleri, bu dönemdeki kişisel deneyimleriyle daha da kesinleşti. İngilizlerin Singapur'u kendi çıkarları için yönettiğine dair inancı artmıştı. İngiltere'deki siyasette İşçi Partisi'ni sömürgeciliğe karşı çıktıkları için desteklerken, Muhafazakâr Parti'yi sömürgeciliği sürdürmek isteyen bir yapı olarak gördü.[38] 1950 Birleşik Krallık genel seçimleri öncesinde ilk kez aktif siyasete katıldı ve arkadaşı David Widdicombe için Totnes bölgesinde kampanya yürüttü. Onun adına kamyonetle bölgeyi dolaştı ve birçok konuşma yaptı.[39]
Lee, Singapur'a dönmeden önce İngiliz adı olan "Harry"yi bırakma kararı aldı.[c] Buna rağmen, hayatının sonuna kadar eski arkadaşları ve akrabaları ona hâlâ "Harry" diye hitap etmeye devam etti.[41]

Lee, eşiyle Ağustos 1950'de MS Willem Ruys gemisiyle Singapur'a geri döndü.[42] İngiliz avukat John Laycock tarafından kurulan Laycock and Ong adlı hukuk firmasına katıldı.[43] Laycock, Britanya yanlısı İlerici Parti'nin kurucu ortaklarından biriydi ve Lee, 1951 yasama konseyi seçimlerinde bu partiyi seçim temsilcisi olarak temsil etti.[44] 7 Ağustos 1951'de Singapur barosuna kabul edildi.[45]
Mayıs 1952'deki posta sendikası grevi sırasında, bir uzlaşma müzakeresi yaptı ve bu, onun işçi hareketine ilk adımı oldu.[46] Zamanla, neredeyse elli sendika ve derneği Britanya makamlarına karşı pro bono olarak temsil etti.[47] Uyuşmazlıkların çoğu ücretler üzerineydi ve sonunda Laycock, firmanın zarar gördüğünü belirterek Lee'den bu tarz davaları almamasını istedi.[48][49][50]
Mayıs 1954'te sol görüşlü Üniversite Sosyalist Kulübü, kulüp dergisi The Fajar'da "Asya'da Saldırganlık" başlıklı bir makale yayımladı ve öğrenci editörler "halkı isyana teşvik" ile suçlandı.[51][52] Lee, Denis Pritt'in yanında yardımcı avukat oldu. Mahkeme suçlamaları düşürdü ve iki avukat dava sayesinde ün kazandı. Bu davadan sonra Lee, Britanya yönetimine karşı hareketin "önemli bir lideri" haline geldi.[53][54] Aynı yıl, 13 Mayıs olaylarında tutuklanan öğrenciler adına da temyiz başvurusunda bulundu. Koloni yönetimi cezaları onasa da, dava Lee'nin "sol görüşlü avukat" olarak itibarını artırdı ve onu Çinli aydınlarla ilk kez buluşturdu.[55][56]

Lee, Britanya'daki öğrenimi sırasında, Malay Forumu aracılığıyla Goh Keng Swee ve Toh Chin Chye ile tanışmıştı.[57] Bu forum, Singapur'u da içeren bağımsız bir Malaya'yı savunuyor ve Londra'daki 44 Bryanston Meydanı adresinde toplanıyordu.[58][59] Lee ve arkadaşları, "isyankârlık"la suçlanmamak için siyasi parti kurma konusunu özellikle tartışmaktan kaçındılar ve bu işe ancak Singapur'a döndükten sonra giriştiler.[60]
Lee, İngilizce eğitimli, Malay ve Hint toplulukları arasında destek toplamaya çalıştı ve bunun için Britanya makamlarına karşı açılan davaları üstlendi. Bu süreçte gazeteci Sinnathamby Rajaratnam; Malayca yayımlanan Utusan Melayu gazetesinin yazarı Abdul Samad Ismail ve Devan Nair ile tanıştı.[61] Ardından dikkatini, nüfusun çoğunluğunu oluşturan Çince konuşan topluluğa çevirdi, etkili otobüs ve fabrika işçileri sendikalarının liderleri Lim Chin Siong ve Fong Swee Suan ile tanıştırıldı. Sendikaların bazıları komünistler tarafından sızılmış olsa da Lee, halk desteği olan geniş bir cephe oluşturmak istediği için bilinçli olarak bu kesimin desteğini aradı.[62] 1955 seçimleri yaklaşırken Lee ve arkadaşları, 38 Oxley Yolu adresinde kurmak istedikleri partinin ismini, ideolojisini ve politikalarını tartıştılar.[63]
Halk Hareketi Partisi (PAP), 21 Kasım 1954'te Victoria Memorial Hall'da kuruldu. Partinin henüz yeterli üyesi bulunmadığı için, sendika liderleri yaklaşık 800 ila 1.500 destekçiyi bir araya getirdi.[64] Lee ayrıca, Birleşik Malay Ulusal Örgütü başkanı Tunku Abdul Rahman ve Malaya Çin Derneği başkanı Tan Cheng Lock'u da davet etmişti. Açılış konuşmasında, Britanya'yı kendi kendini yönetime geçişi yavaşlattığı için sert şekilde eleştirdi, derhal çekilmelerini talep etti ve PAP'ın Singapur-Malaya birliğini hedefleyeceğini açıkladı. Pertinin genel sekreteri olan Lee, bu görevi 1992'ye kadar (1957'de kısa bir süre T. T. Rajah'ın görevi devralması hariç) sürdürdü.[65][66]
Temmuz 1953'te Vali John Nicoll, kendi kendini yönetime geçiş sürecini sağlamak amacıyla Rendel Komisyonu'nu kurdu. Komisyon, yeni bir yasama meclisi oluşturdu ve 1955 seçimlerinde 32 sandalyeden 25'inin doğrudan oylanmasına olanak tanıdı. Hem Lee liderliğindeki PAP hem de David Marshall liderliğindeki İşçi Cephesi bu tavizleri "yetersiz" olarak nitelendirdi. PAP, insan kaynağı sıkıntısı çekiyordu ancak sembolik bir protesto olarak kaynaklarını dört seçim bölgesine yoğunlaştırmaya karar verdi.[67] Bir miting konuşmasında Lee, Tanjong Pagar bölgesini seçtiğini çünkü buranın "işçi sınıfı bölgesi" ve "zengin tüccarları ya da toprak sahiplerini" temsil etmek istemediğini söyledi.[68]
Seçim kampanyası sürecinde Britanya basını, Lee'yi bir "komiser" olarak niteledi ve PAP'ı "komünist destekli bir parti" olmakla suçladı.[69] Demokrat Parti'nin (DP) adayı Lam Thian, Lee'nin Çince konuşamamasını da kampanyasında kullandı. Lee, çok dilli bir açık oturum yapılmasını önerdi ancak Thian bu teklife karşılık vermedi. Yine de Lee, saatler süren çalışmanın ardından ilk Çince konuşmasını yapmayı başardı.[70][71] 2 Nisan'daki seçim günü, iktidardaki İlerici Parti yalnızca dört sandalye kazandı ve bu sonuç hem Britanya yönetimini hem de muhalefeti şaşkına çevirdi. Lee, rakiplerini geride bırakarak Tanjong Pagar'ı kazandı ve PAP, yarıştığı dört sandalyeden üçünü aldı. Lee, Marshall ve yeni İşçi Cephesi hükûmetiyle birlikte çalışacağına söz verdi.[72] Seçim sonrası bağımsız üye Ahmad Ibrahim'in PAP'a katılmasıyla, parti Meclis'te 4 üyeye ulaştı ve Lee, resmen muhalefet lideri oldu.[73]
Lee, isyandan bir hafta önce Avustralyalı bir gazeteciye[74]
23 Nisan 1955'te, Hock Lee Amalgamated otobüs şirketindeki işçiler, Singapur Otobüs İşçileri Sendikası (SBWU) lideri Fong Swee Suan'ın yönlendirmesiyle greve başladı.[75][76] SBWU'nun hukuk danışmanı olan Lee, anlaşmazlığı çözmek için Marshall hükûmetiyle birlikte çalıştı.Başta sendika çözüm önerisini kabul ettiyse de, şirket bu anlaşmayı reddetti.[77] Baskıyı artırmak isteyen Lee, Fong ve Lim Chin Siong, 1 Mayıs (Mayıs Bayramı) günü grevcilere hitap etti. Lee burada hükûmete "altı buçukluk demokrasi" dedi.[78] Grev, 12 Mayıs'ta isyana dönüştü.[79]
14 Mayıs'ta Lee, Marshall ve şirket, grevcilerin taleplerinin bir kısmını kabul eden yeni bir uzlaşma üzerinde anlaştı.[80] 16 Mayıs'ta yapılan olağanüstü yasama meclisi oturumunda Baş Sekreter William Goode, Lee'yi PAP'ın kontrolünü Lim'e kaptırmakla suçladı.[77] Lee, hem arkadaşlarının eylemlerini savunmak hem de onları kınamamak arasında sıkışmıştı; bunun yerine PAP'ın şiddet karşıtı tutumuna bağlılığını yineledi.[81] Marshall, Lee ve PAP'ı Goode'un suçlamalarına karşı "namuslu adamlar" olarak savundu ve partinin kendini "komünistlerden arındırması" çağrısında bulundu.[77][80]
Bu isyan, halk arasında PAP'ın "genç, olgunlaşmamış ve sorun çıkaran politikacılar" tarafından yönetildiği algısına yol açtı ve partinin yeni üye kazanımı zayıfladı.[82] Aynı zamanda, partide iki yeni fraksiyon arasındaki uçurumu da derinleştirdi: Lee'nin fraksiyonu, kademeli reformları savunan Fabian sosyalizmini benimserken, Lim'in fraksiyonu, daha sonra Fong tarafından "daha radikal bir yaklaşımı tercih ediyorlardı" diye tanımlanacak olan sert ve hızlı değişim yanlısıydı.[83] Lee, Lim ve Fong'un etkisinin partiyi "siyasi bir felakete" sürüklediğine ikna olmuştu.[74] Toh Chin Chye, S. Rajaratnam ve Byrne ile istişare ettikten sonra, bu iki kişiyi özel olarak azarladı ve stratejilerini değiştirmelerini ya da partiden ayrılmalarını talep etti.[84]
1956'ya gelindiğinde Lee, PAP'ın "komünistlerce ele geçirildiğine" inanıyordu ve gizliden gizliye, Çin ortaokulu ayaklanmaları sonrası İşçi Cephesi hükûmetinin "solcu" olduğu düşünülen kişilere yönelik tasfiyelerini destekledi. Gözaltına alınanlar arasında rakibi Lim ve bazı PAP üyeleri de vardı.[85] 4 Ağustos 1957'deki PAP merkez yürütme kurulu (CEC) seçimlerinde solcu üyeler 6 koltuk kazandığında Lee,[86] müttefiklerinin göreve başlamasını engelledi ve kendi fraksiyonunun partinin kurucu felsefesini uygulama konusunda artık "ahlaki hakkı kalmadığını" söyledi.[87] CEC üyesi T. T. Rajah, görevine devam etmek için girişimlerde bulunsa da Lee bunu reddetti.[86] Hükûmet, 22 Ağustos'ta solcu liderleri tutukladı.[88][89] Ardından Lee 20 Ekim'de yeniden genel sekreterliğe getirildi. Daha sonra bu "ele geçirme girişimi"ni partinin gevşek üyelik kurallarına bağladı[90][91]ve solculara olan güvenini tamamen kaybetti.[89][90] 23 Kasım 1958'de, parti anayasası değiştirilerek kadro sistemi getirildi.[91] Parti seçimlerinde oy kullanma ve aday olma hakları, sıradan üyelerden alındı. Bu ayrıcalıkları geri kazanmak isteyen üyelerin, önce CEC'den onay alarak kadro statüsü kazanması gerekecekti.[92] Lee, bu fikri papanın kardinalleri önceden seçtiği Vatikan sisteminden ilham alarak geliştirdiğini belirtti.[93]
İşçi Cephesi hükûmetinin Hock Lee grevcilerine karşı uzlaşmacı yaklaşımı, grevlerin sayısında büyük bir artışa yol açtı.[80] Yetkilerinin kısıtlı olmasından dolayı hayal kırıklığına uğrayan Marshall, "gerçek öz yönetime" yönelik daha ileri anayasal reformlar talep etti. Lee, Marshall'ın çabalarını destekledi; ancak anlaşmadaki bazı ifadelerle ilgili yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle başta muhalefet olarak boykot tehdidinde bulundu.[94]
1956-1958 yılları arasında üç tur anayasa görüşmesi yapıldı.[95] Lee, Nisan 1956'da Marshall'ın Londra'ya giden 13 kişilik heyetinin bir parçasıydı. Marshall'ın bağımsızlık talepleri, İngiltere Koloniler Bakanı Alan Lennox-Boyd tarafından defalarca reddedildi. Marshall'ın uzlaşmayı reddetmesi üzerine Lee görüşmelerden erken ayrıldı.[96][97] İngiliz basınına verdiği demeçlerde Marshall'ı "siyasi beceriksizlikle" suçladı ve bu açıklamaları geniş çapta gazete ve radyo haberlerinde yer buldu.[98] Mart 1957'de, yeni başbakan Lim Yew Hock liderliğindeki 5 kişilik heyetle birlikte yeniden Londra'ya döndü.[99] Bu görüşmelerde Britanya, Singapore'a öz yönetim hakkını tanımayı kabul etti; ancak aynı zamanda iç güvenlikten sorumlu üçlü bir konsey kurulmasını şart koştu. Bu öneri Singapur'da tartışmalara yol açtı.[99] Marshall, Lee'ye kendi bölgesi olan Tanjong Pagar seçmenlerinden yeniden yetki alması için meydan okudu. Lee bu çağrıyı kabul etti[100] ve Haziran 1957 ara seçimlerinde oyların %68,1'ini alarak yeniden seçildi.[101]
Lee, üçüncü ve son görüşmeler için Mayıs 1958'de tekrar Londra'ya gitti.[102] Burada Singapur'un, başında Yang di-Pertuan Negara unvanlı bir devlet başkanı ile öz yönetime geçmesi kararlaştırıldı. Ancak savunma ve dış politika konuları Britanya'da kalacaktı.[103] Britanya Lordlar Kamarası, 24 Temmuz 1958'de Singapur Devleti Yasası'nı kabul etti. Yasa, 1 Ağustos'ta kraliyet onayı alarak yürürlüğe girdi ve ardından yapılacak genel seçimlerle tamamen işlerlik kazandı.[104]
Aralık'taki 1957 Belediye Meclisi seçimleri yaklaşırken, Hokkience konuşabilen bir aday olan Ong Eng Guan, PAP'ın Çinli seçmenlere yönelik yeni yüzü hâline geldi.[89] 32 sandalyeli belediye meclisinin yetkileri yalnızca şehir sınırları içindeki kamu hizmetlerinin bakımını kapsıyordu, ancak parti liderleri yaklaşan genel seçimler öncesi bir "ön prova" olarak bu seçime katılmaya karar verdiler.[105] Lee, hükûmeti kışkırtmamak için PAP'ın sadece 14 sandalye için yarışmasını sağladı ve yeni kurulan Liberal Sosyalist Parti'ye karşı birlikte hareket etmek amacıyla İşci Cephesi ve Birleşik Malay Ulusal Örgütü (UMNO) ile seçim ittifakı kurdu.[d][107] PAP, "şehri temiz süpür" sloganıyla kampanya yürüttü[106] ve 13 sandalye kazanarak UMNO'nun desteğiyle azınlık yönetimi kurabildi. Lee ve CEC üyeleri, oy birliğiyle Ong'u belediye başkanı olarak aday gösterdi.[105]
Ulusal Miras Kurulu |
1959'un başlarında Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanı Francis Thomas, Eğitim Bakanı Chew Swee Kee hakkında yolsuzluk delillerine ulaştı. Başbakan konuyu ciddiye almayınca Thomas, bu delilleri Lee'ye iletti.[108] Lee, 17 Şubat'ta meclise önerge sundu ve bunun üzerine Chew'un istifası sağlandı.[108] Meclisin görev süresi sona yaklaşırken, PAP içinde iktidarı ele geçirip geçirmeme konusunda tartışmalar yaşandı, ancak Lee seçimlere girme kararı aldı.[109] Aday belirleme sürecinde, özellikle farklı etnik ve eğitim geçmişlerinden gelen kişileri seçerek partinin yalnızca entelektüellerden oluştuğu imajını düzeltmek istedi.[110] 30 Mayıs'ta yapılan 1959 genel seçimlerde PAP, %53,4 oy oranıyla 51 sandalyeden 43'ünü kazandı; Lee bu oy oranının mutlak çoğunluk olmadığını özellikle belirtti.[110][111]
PAP'ın bu zaferi, 12 üyeli CEC'de bir ikilem yarattı çünkü başbakan adayının nasıl belirleneceğine dair resmî bir süreç yoktu.[112] İddiaya göre Lee ve Ong Eng Guan arasında bir oylama yapıldı ve her ikisi altışar oy aldı; parti başkanı Toh Chin Chye eşitliği bozan oyu Lee lehine kullandı.[113] Yaklaşık elli yıl sonra yapılan röportajlarda, Toh ve bir başka parti üyesi bu oylamayı hatırlarken, Lee ve bazı diğer üyeler böyle bir şeyin yaşanmadığını iddia etti.[113] Lee, 1 Haziran'da Vali William Goode tarafından hükûmeti kurmak üzere çağrıldı; bu esnada tutuklu PAP üyelerinin serbest bırakılmasını talep etti.[114] 3 Haziran'da Singapur, 140 yıllık doğrudan Britanya yönetimine son vererek özerk bir devlet haline geldi.[114] Lee, 5 Haziran'da Belediye Binası'nda kabinesiyle birlikte Singapur Başbakanı olarak yemin etti.[114]

Lee, başbakan olarak yaptığı ilk konuşmasında Padang'da toplanan 50.000 kişilik kalabalığa hitap etti ve PAP'ın seçim zaferiyle oluşan coşkuyu azaltmayı amaçladı.[111] Lee'nin iktidarı devralmasının ilk ayında, Singapur'da ekonomik durgunluk yaşandı; yabancı sermaye azaldı, Batılı işletmeler ve yabancılar, yeni hükümetin sömürge karşıtı tutumundan korkarak Malaya'daki Kuala Lumpur'a taşındı.[111] "Sarı kültür" karşıtı bir kampanya kapsamında Lee, müzik kutularını ve langırt makinelerini yasakladı; İçişleri Bakanı Ong Pang Boon'un yönetimindeki polis, barlara ve pornografik yayınlara baskın düzenledi.[e][115] Hükûmet, gizli cemiyetler, fuhuş ve diğer yasa dışı faaliyetler üzerinde sert bir şekilde denetim kurdu; TIME dergisi, Singapur'da ilk kez tam bir haftanın "kaçırma, şantaj ya da çete çatışması" olmadan geçtiğini yazdı.[115] Lee ayrıca, şehri temizlemek için bir dizi "seferberlik kampanyası" başlattı, devlet dairelerine klima getirildi ve memurların maaşlarını kıstı. Bu son adım kamu sektöründe öfkeye yol açtı; Lee bunun bütçeyi dengelemek için gerekli olduğunu açıkladı.[116]
Şubat 1960'ta Kamu Konut ve Kalkınma Kurulu (HDB), Singapur İyileştirme Teşkilatı'nın (SIT) yerini aldı ve sosyal konutlardan sorumlu hâle geldi. Hükûmetin güçlü desteğiyle, HDB başkanı Lim Kim San yönetiminde üç yılda, selefinin 32 yılda yaptığından daha fazla konut inşa edildi.[117] Kamu hizmetleri, sağlık ve eğitim için yapılan devlet harcamaları da önemli ölçüde arttı.[117] Ancak yıl sonunda, ekonomi yavaşladıkça işsizlik hızla yükselmeye başladı. Lee, sömürge karşıtı bazı politikaları geri çevirdi ve yeni endüstriler kurmak üzere beş yıllık bir kalkınma planı başlattı; amacı yabancı yatırımcıları çekmek ve Hong Kong ile rekabet etmekti.[118][119] Adanın batı kıyısındaki bataklık bir alan olan Jurong, yeni bir sanayi bölgesi olarak seçildi; burada çelik fabrikaları, tersaneler ve petrol rafinerileri kurulacaktı. Ancak Maliye Bakanı Goh Keng Swee, projenin başarısız olacağından başlangıçta endişeliydi.[120]
Hükûmet, yeni devletin resmi dilleri olarak Çince, İngilizce, Malayca ve Tamilceyi tanıyarak çokkültürlülüğü teşvik etti ve yeni bir ulusal Malaya kimliği oluşturmayı hedefledi. Kültür Bakanlığı, S. Rajaratnam yönetiminde, tüm etnik grupların temsil edildiği ücretsiz açık hava konserleri düzenledi.[121] Lee ayrıca Halk Derneği'ni kurdu; bu hükûmete bağlı kuruluş, toplum merkezlerini ve gençlik kulüplerini yönetmekle sorumlu olacak, liderleri ise PAP ideolojisini yaymak üzere eğitilecekti.[121] Genç işsizliği, iş tugayları kurulmasıyla hafifletildi.[121]
Lee, 1957 parti seçimlerinin ardından konumunu sağlamlaştırmak için önlemler aldı. 1959'da, önceki İşçi Cephesi hükûmeti döneminde tutuklanan sol görüşlü PAP üyelerinin serbest bırakılmasını geciktirdi ve aralarında Lim Chin Siong'un da bulunduğu beş solcu lideri,[f] siyasi yetkisi olmayan "parlamento sekreteri" olarak atadı.[114][123] 1960'ın ilk yarısında hükûmetin merkezi bir işçi sendikası kurmaya yönelik girişimi sırasında Lee ile Lim arasında daha ciddi anlaşmazlıklar çıktı.[124] Eski belediye başkanı ve Milli Kalkınma Bakanı Ong Eng Guan ile de anlaşmazlık çıktı. Ong, PAP'ın seçim zaferine katkılarından dolayı bu göreve getirilmişti.[124][125] Ancak bakanlığını kendi Hong Lim seçim bölgesine taşımış ve Britanyalı yetkilileri ve memurları kamuoyu önünde eleştirmeye devam etmişti. Ong'un bu davranışları parti arkadaşlarınca "huzur bozucu" olarak değerlendirildi ve Lee, Şubat 1960'ta Ong'un yetki alanındaki bazı görevleri elinden aldı.[125][126]
18 Haziran 1960'taki parti konferansında Ong, liderliğe karşı "16 karar önerisi" sundu. Bu önerilerde Lee'yi politika kararlarında parti mutabakatı aramamakla, sömürge karşıtı ilkelere uymamakla ve solcu sendikaları askıya almakla suçladı.[127] Lee bunu partiyi bölmeye yönelik bir hamle olarak değerlendirdi ve müttefikleriyle birlikte Ong'u partiden ihraç etti.[128] Ong, Aralık ayında milletvekilliğinden istifa etti ve bu durum, Nisan 1961'deki Hong Lim ara seçimlerini tetikledi. Ong, bu seçimde PAP adayına karşı kazandı.[126][129] Aynı ay, PAP'ın Anson milletvekilinin ölmesi sonrasında ikinci bir ara seçim yapılmak zorunda kaldı. Bu kez Lim'in fraksiyonu ilk kez açıkça Lee'ye karşı geldi ve İşçi Partisi lideri Marshall'a destek verdi. Marshall da seçimi kazandı.[126][130]
Lee, bu iki ara seçim yenilgisinin sorumluluğunu üstlendi ve 17 Temmuz'da istifasını parti başkanı Toh Chin Chye'ye sundu. Toh, bu istifayı reddetti ve Lee'nin görevine devam etmesini destekledi.[131] 20 Temmuz gecesi başlayıp 13 saat süren bir tartışmanın ardından Lee, 21 Temmuz'un sabah erken saatlerinde kendi hükûmeti için güven oylaması önergesi sundu. Oylama sonucunda 27 "evet", 8 "hayır" ve 16 "çekimser" oyla önerge kabul edildi.[132] 51 sandalyeli mecliste PAP artık yalnızca bir sandalyelik farkla çoğunluğu elinde bulunduruyordu; zira 13 üye parti çizgisinin dışına çıkarak çekimser kalmıştı.[133] Lee; Lim, Fong ve Woodhull ile beraber o 13 kişiyi partiden ihraç etti.[133]

Lee ve çalışma arkadaşları, Singapur'un ancak Malaya ile birleşerek varlığını sürdürebileceğine inanıyor ve tam bağımsızlık talebinde bulunmak istemiyordu.[134] Birleşme, malların ortak pazar sayesinde yarımadaya ihraç edilmesini sağlarken, halk tarafından hoş karşılanmayan iç güvenlik önlemlerinin de Kuala Lumpur yönetimine devredilmesine imkân tanıyacaktı.[134][135] Ancak Birleşik Malay Ulusal Örgütü (UMNO) tarafından domine edilen Malaya'nın iktidar koalisyonu İttifak Partisi bu plana defalarca karşı çıkmış ve Singapur'daki Çinli çoğunluğun "Malay siyasi üstünlüğünü" zayıflatacağından endişe duymuştu.[136] PAP'ın Hong Lim ara seçimindeki yenilgisi sonrası Başbakan Tunku Abdul Rahman, Lee'nin iktidardan düşmesi hâlinde Singapur'da "komünist yanlısı bir hükûmetin" kurulabileceğinden çekinerek geri adım attı.[135] 27 Mayıs 1961'de Tunku, Malaya, Singapur ve Britanya kolonileri Kuzey Borneo ile Sarawak'ın "siyasi ve ekonomik iş birliğine" gitmesi gerektiğini açıkladı.[135] Lee, altı gün sonra bu planı desteklediğini açıkladı ve Malezya'nın kurulması için müzakerelere başladı.[135]
Ağustos 1961'de Lee ve Tunku, Singapur'un savunma, dış ilişkiler ve iç güvenlik konularının federal hükümete devredilmesi, eğitim ve işgücü politikalarının ise eyalet hükümetinde kalması konusunda anlaşmaya vardı.[135][137] Lim Chin Siong ve destekçileri, o dönemde Britanyalı, Malayalı ve Singapurlu temsilcilerden oluşan İç Güvenlik Konseyi'nin kontrolündeki iç güvenliğin federal hükümete devredilmesini, Tunku'nun kendilerini komünist olarak görmesi nedeniyle bir tehdit olarak değerlendirdi.[135] Britanya Genel Komiseri Lord Selkirk ile yapılan bir görüşmede Selkirk, Lee'nin görevden alınması durumunda Britanya'nın Singapur anayasasını askıya almayacağını teyit etti.[135] Lee, bu görüşmeyi İngilizlerin Lim'e bir destek açıklaması olarak gördü ve hükûmetine karşı bir komplo olarak nitelendirdi.[138] 13 Ağustos'ta Lim, Barisan Sosialis'i kurarak genel sekreter oldu ve PAP'ın 51 şubesinden 35'i bu partiye geçti.[133][139] Lee, bir sonraki seçimde Barisan'ın kazanacağını öngörüyor ve "birleşme yoluyla bağımsızlığı", PAP'ın iktidarda kalmasının tek yolu olarak görüyordu.[136]
13 Eylül 1961'den itibaren Lee, birleşmenin faydalarını anlattığı ve "Birleşme Savaşı" adını verdiği çok dilli 12 radyo konuşması yaptı. Bu konuşmalarla kampanya açısından büyük bir başarı elde etti; Barisan'ın eşit yayın süresi talepleri ise reddedildi.[140] Lee, muhaliflerini bastırmak için devlet kaynaklarını sonuna kadar kullandı: Barisan'ın basın izinleri iptal edildi, mitingleri yasaklandı veya başka yerlere taşındı, destekçileri ise hükümetten temizlendi. Yargı ve polis de Barisan'ı "engellemek, kışkırtmak ve izole etmek" amacıyla devreye girdi.[141] Barisan, Malezya Parlamentosu'nda Singapur'a yalnızca 15 sandalye ayrılmasını eleştirdi. Oysa Singapur'un 1,7 milyonluk nüfusuna karşın Kuzey Borneo 16, Sarawak ise 24 sandalye almıştı; o iki bölgenin toplam nüfusu bile Singapur'dan düşüktü.[142] Ayrıca Singapur vatandaşları, Malezya vatandaşı sayılmayacak ve sadece "ulusal" statüsüne sahip olacaktı.[142][143] 6 Aralık'ta yasama meclisi, Barisan'ın boykotuna rağmen Lee ve Tunku tarafından imzalanan anlaşmaları 33-0 oyla onayladı.[144]
Birleşme için referandum 1 Eylül 1962'ye planlandı. Lee, oy pusulasında "hayır" seçeneği bulunmamasını sağladı; üç seçenek de farklı birleşme şartlarını içeriyordu.[142] Oy pusulası, Barisan'ın önceki yıl yaptığı bir hatayı avantaja çevirmek için Lee ve Goh Keng Swee tarafından özel olarak hazırlandı. Barisan, yanlışlıkla "Penang gibi" (Malaya eyaleti) birleşme şartlarını yani tam vatandaşlık hakkını desteklemişti. Ancak Malaya yasaları yalnızca doğuştan Malayalılara otomatik vatandaşlık hakkı tanıyordu; bu durum, seçmenlerin yaklaşık üçte birinin vatandaşlık dışında kalmasına yol açıyordu.[145] Barisan, bu hatayı sonradan düzeltse de kamuoyundaki etkisini toparlayamadı.[146] Lee, oy pusulasında A seçeneğinin yanına Singapur bayrağını koydu; bu seçenekte eğitim ve iş gücü politikalarının Singapur'da kalması öngörülüyordu. Barisan'ın önerdiği B seçeneği ise, hiçbir özel hak olmaksızın federasyona girmeyi destekliyordu ve Penang bayrağı ile gösterildi.[147] Lim, seçmenlerine boş oy kullanma çağrısı yaptıysa da Lee, boş oyların çoğunluğa verilecek oy olarak sayılacağını açıkladı. Sonuçta %71 A seçeneğini oylarken, %26 ise boş oy kullandı.[148] Kasım ayında Lee, 51 seçim bölgesini kapsayan 10 aylık bir ziyaret turuna çıktı ve önceliği en çok boş oyun çıktığı bölgelere verdi.[149]
Malezya'nın kurulması sürecinde, Malaya hükûmeti Singapur'daki sol görüşlü grupların tutuklanmasını pazarlık konusu yapılmaz bir şart olarak gördü.[150][151] Tunku, Lee'nin "komünist yanlısı unsurları" bastırma konusunda yeterli iradeyi göstermediğini düşündü ve bir sonraki Malaya seçimlerinde "sosyalist çoğunluk" oluşmasını engellemek için Malay liderliğinde bir diktatörlük kurulabileceği uyarısında bulundu.[144] Malaya tarafı, İç Güvenlik Konseyi (ISC) üzerinde baskıyı artırırken Lee, Mart 1962'de tasfiye fikrine destek vermeye başladı.[152] Malaya ve Singapur istihbarat birimleri, muhalefetin önde gelen isimlerinden oluşan bir tutuklama listesi hazırladı; ancak Lim Chin Siong ve Fong Swee Suan'ın gerçekten "komünist" olarak sınıflandırılıp sınıflandırılamayacağı konusunda şüpheler doğdu.[152] Kasım 1962 sonuna kadar İngilizler, Lim ve Barisan Sosialis'in herhangi bir yasa ihlali yapmadığını belirterek operasyonu desteklemeyi reddetti.[153]
Ancak 8 Aralık'ta A. M. Azahari liderliğinde başlayan Brunei isyanı, harekete geçmek için "gökten gelen bir fırsat" sundu; zira Lim, 3 Aralık'ta Azahari ile görüşmüştü.[154] Malaya hükûmeti operasyonu görüşmek için ISC'yi toplarken, Singapur İstihbarat Teşkilatı Barisan'ın komünist kontrolü altında olduğuna dair sözde kanıtlar sundu.[154] 13 Aralık'ta Lord Selkirk, operasyonun 16 Aralık'ta başlamasına onay verdi. Ancak Lee, Malezya'nın kuruluşuna karşı çıkan iki Malaya milletvekilini tutuklama listesine eklemeye çalışınca, Malaya temsilcisi onayını geri çekti ve operasyon durduruldu.[154] Tunku, Lee'nin tüm muhalefetini ortadan kaldırmaya çalıştığından şüphelendi, Lee ise Tunku'nun tutuklamalardaki ortak sorumluluktan kaçtığını düşündü.[149]
Operasyonun yeniden gündeme alınması için 1 Şubat 1963'te ISC toplantısı planlandı.[155] Bu süreçte Lee, halk arasında destek bulan eski PAP bakanı Ong Eng Guan'ın da aralarında bulunduğu Birleşik Halk Partisi'nden üç ismi listeye ekledi.[155] Selkirk, Ong'un tutuklanmasının hiçbir yasal gerekçesi olmadığını belirttiğinde, Lee bu adımın sadece Ong'a bir "uyarı" olduğunu söyledi.[155] 30 Ocak'ta Tunku, Kuala Lumpur'daki İngiliz Yüksek Komiseri Geofroy Tory'ye "eğer bu operasyon başarısız olursa, Singapur'la birleşme iptal olur," dedi.[155] Selkirk, tüm itirazlarını bir kenara bırakmaya zorlandı ve sonunda onay verdi.[155] 2 Şubat'ta Singapur genelinde Soğuk Depo Operasyonu başlatıldı; aralarında Lim ve Barisan Sosialis'ten 23 kişinin de bulunduğu 113 kişi tutuklandı.[156][157] Lee, Lim'e sürgüne gitme seçeneği sundu ama Lim bunu reddetti.[158] Sonrasında Malaya ve İngiliz yetkililer, Lee'ye operasyon için "onaylamıyorum" açıklamasını geri çekmesi yönünde baskı yaptı.[156]
Lee, anılarında bu operasyona destek verme konusunda gönülsüz olduğunu ifade etti; ancak gizliliği kaldırılan İngiliz belgeleri, Lee'nin bu konuda "itiraf ettiğinden daha hevesli" olduğunu ortaya koydu.[159]
31 Ağustos 1963'te Lee, Padang'daki bir törende Singapore'un bağımsızlığını ilan etti ve federal hükûmete sadakat sözü verdi.[160] Barisan Sosialis liderlerinin yargılamalarının sona ermesiyle, 3 Eylül'de yasama meclisini feshetti ve erken seçim çağrısında bulundu.[161][162] "Birleşme yoluyla bağımsızlık" söylemini bir başarı olarak lanse etti ve televizyon ile kitle medyasını etkili bir şekilde kullandı.[163] Sabah (eski adıyla Kuzey Borneo) ve Sarawak ile birlikte, 16 Eylül'de ikinci bir törenle Singapur'un Malezya'ya katıldığını açıkladı ve bu tören askerî geçit töreniyle desteklendi.[164][g] Ancak Lim Chin Siong'un tutuklanması Barisan Sosialis için geniş çaplı bir sempati doğurdu ve seçimlerin yakın geçeceği öngörüldü. Avustralyalı ve Britanyalı yetkililer Barisan'ın kazanmasını bekliyordu.[165] Fakat PAP, 21 Eylül'de Barisan'ı yenerek mutlak çoğunluğu kazandı; birleşmeyi ve Lee'nin sosyo-ekonomik politikalarını halkın desteklediğini gösterdi.[163][166]
Lee'nin kendi politikalarını ülkenin tamamına yaymaya başlamasıyla, PAP ile Malezya'nın iktidardaki koalisyonu olan İttifak Partisi arasındaki ilişkiler kısa sürede bozuldu. UMNO, 1963 Singapur seçimlerinde üç Malay çoğunluklu sandalyeyi PAP'a kaybetmesiyle şoka uğradı.[167] UMNO içindeki aşırı milliyetçiler, Lee'nin Malay monarşilerini ve kırsal yaşamı tehdit etmeyi hedeflediğini iddia etti.[167] Lee'nin, PAP ile UMNO'yu uzlaştırma girişimleri reddedildi; UMNO, Malezya Çin Derneği ile olan bağlılığını sürdürdü.[167] Düşmanlıklar daha da arttı çünkü PAP, bir centilmenlik anlaşmasını çiğneyerek 1964 Malezya genel seçimlerine katılmaya karar verdi ve yarımada siyasetinden uzak durma sözünü bozdu.[168] Lee'nin Malezya'daki konuşmaları büyük kalabalıkları çekti ve Lee, en az yedi sandalye kazanmayı bekliyordu.[169] Ancak parti sadece Selangor eyaletindeki Bangsar bölgesinde Devan Nair aracılığıyla bir sandalye kazandı.[168] Lee ve parti içindeki diğer isimler daha sonra bunun nedeninin UMNO'nun PAP'ı "Çinli bir parti" olarak lanse etmesi ve partinin yarımadadaki taban eksikliğinin Malay çoğunluğunun desteğini büyük ölçüde zayıflatması olduğunu belirtti.[168][170]
Etnik gerilimler, 1964 Nisan seçimlerinden önce yükselmeye başlamıştı. UMNO genel sekreteri Syed Jaafar Albar, Utusan Melayu gazetesini kullanarak Lee'yi, Mart 1964'te Malayları evlerinden tahliye etmekle suçladı.[171] Lee, etkilenen mahallelere şahsen giderek bunun kentsel dönüşüm planının bir parçası olduğunu ve tahliye bildirimlerinin ırk fark etmeksizin herkese gönderildiğini açıkladı.[172] Albar ise karşılık olarak Lee'yi "bu toprağın çocuklarını üvey evlat gibi görmemesi" konusunda uyardı ve 12 Temmuz'da Lee ile Sosyal İşler Bakanı Othman bin Wok'un öldürülmesi çağrısında bulundu.[172] 21 Temmuz'da Muhammed'in doğum günü kutlamaları sırasında ayaklanmalar gerçekleşti; dört gün süren olaylarda 22 kişi öldü, 461 kişi yaralandı.[173] Ağustos sonu ve Eylül başında yeni ayaklanmalar yaşandı ve topluluklar kendi içlerine çekilerek birbirlerinden ayrılmaya başladı. Lee bu durumu "son derece moral bozucu" ve "inandığımız ve uğruna çalıştığımız her şeye aykırı" sözleriyle tanımladı.[171] Bu çalkantılar sırasında UMNO'ya karşı duran Malay PAP liderlerini asla unutmadı ve 1998'e kadar onlara Singapur'un hayatta kalması için verdikleri katkılardan ötürü minnettarlığını ifade etti.[174]
Lee'nin birleşmenin uygulanamaz hale geldiğine dair algısı, Kasım 1964'te federal hükûmetin sanayileşme programını engellemesi ve Singapur'a yeni vergiler getirmesiyle de pekişti.[172] Lee, 1965'in başlarında Singapur'un federasyondaki konumunu yeniden müzakere etmesi için Goh Keng Swee'ye başbakan yardımcısı Abdul Razak Hussein ile görüşme yetkisi verdi.[172] Çalışma arkadaşlarıyla beraber, İttifak Partisi hükûmetine alternatif oluşturmak amacıyla 9 Mayıs'ta Malaya ve Sarawak muhalefetiyle birlikte Malezya Dayanışma Konvansiyonu'nu (MSC) kurdu. MSC'nin hedefi "Malezyalı bir Malezya" ve ırk gözetmeyen bir toplumdu.[172][175] MSC, UMNO tarafından, 153. madde kapsamında Malaya'daki Malaylara tanınan güç tekeli ve özel haklara bir tehdit olarak görüldü.[176][177] UMNO'nun üst konsey üyesi ve gelecekteki başbakan Mahathir Mohamad, PAP'ı "Çin yanlısı, komünist eğilimli ve açıkça Malay karşıtı" olarak tanımlarken, bazıları Lee'nin federasyonu bölmeye çalıştığı gerekçesiyle İç Güvenlik Yasası kapsamında tutuklanmasını istedi.[176][178] Mathathir konuşmasında Singapur'un huaren'lerini (etnik Çinliler) "içe dönük, bencil ve kibirli tipler, ki Bay Lee bunun iyi bir örneğidir...Onlar aslında öncelikle Çinlidir; dünyayı Çin merkezli görürler, Malezya ise onlar için çok geride gelir" sözleriyle nitelendirdi.[179]
Bu endişeler UMNO liderleri tarafından samimiyetle hissediliyordu; Lee'nin dostane olduğu bir UMNO siyasetçisi kendisine özel olarak şöyle demişti: "Siz Çinliler bizim için fazla enerjik ve zekisiniz… Bu baskıya dayanamayız".[180] Birçok UMNO'lu siyasetçi, hem Çinli hem de Malay seçmenlere hitap etmeye çalışan Lee tarafından tehdit edildiğini hissediyordu.[179] Albar, yaptığı bir konuşmada Singapur'daki Malay seçmenlerin PAP'a oy vermeleri için "kandırıldığını" ve UMNO'nun bir sonraki seçimde bunun olmasına izin vermeyeceğini söyledi.[179] Lee daha sonra Tunku için "iyi bir adamdı" diye yazmış, fakat "gücü anlayan ve nasıl kullanacağını bilen bir prensti. Büyük bir sopası yoktu ama onun yerine işi halledecek pek çok baltacısı vardı; o ise başka yöne bakar ve her zamanki gibi iyi huylu görünürdü" demiştir.[179] Tunku, kendi ifadesiyle Cambridge'teki lisans yıllarını "hızlı kadınlar" peşinde geçiren bir Malay aristokratıydı ve Lee, ona yalnızca aristokrat olduğu için hak etmediği bir Cambridge diploması verildiğini küçümseyerek kaydetmiştir.[181] Öte yandan Tunku da, zekâsı ve öz disipliniyle kendi yolunu açmış Lee tarafından, kendi dünyasındaki insanlardan çok farklı olduğu için, tehdit edildiğini hissediyordu.[181]
26 Mayıs'ta Lee, Malezya parlamentosuna son kez hitap etti ve konuşmasının tamamını Malayca yaptı. İttifak Partisi'ni "Malezyalı bir Malezya" ilkesine bağlı kalmasını ve aşırılık yanlılarını kınamaya çağırdı; ayrıca PAP'ın Malay halkının yaşam standartlarını daha iyi yükseltebileceğini savundu.[176] O dönem Sosyal İşler Bakanı olan Othman Wok daha sonra şöyle aktardı: Lee konuşurken, önümüzde oturan İttifak liderlerinin sandalyelerine gömüldüğünü fark ettim. Çünkü bu adamın (Lee) Malaycayı onlardan daha iyi konuşmasından utanmışlardı".[182] O dönem Ulusal Kalkınma Bakanı olan Lim Kim San da şunu söyledi: "Bu, dönüm noktasıydı. Onlar (Lee'yi) bir gün Malaya başbakanı olabilecek tehlikeli bir adam olarak görmeye başladılar. Bu konuşma tarihi değiştiren konuşmaydı."[182] Başbakan Tunku, bu konuşmayı 29 Haziran'da Singapur'un ayrılma kararını almasında bardağı taşıran son damla olarak nitelendirdi.[183] UMNO içindeki Albar gibi daha aşırı siyasetçiler, Lee'nin tutuklanması ve sıkıyönetim ilân edilmesi için baskı yapıyordu; ancak Tunku bunun yerine Singapur'un ayrılmasını kabul etmeyi tercih etti.[181] İngiltere başbakanı Harold Wilson da sessizce Tunku'ya Singapur'un ayrılmasını kabul etmesi yönünde baskı yaptı ve sıkıyönetim ilânından kaçınması konusunda onu uyardı.[181] Çünkü İngiltere, Endonezya'nın Malezya'yı ilhak etme girişimlerine karşı ülkeyi savunuyordu ve bu nedenle Malezya üzerinde etkili baskı uygulayabilecek güçlü bir konumdaydı. Lee, anılarında bu krizin barışçıl çözümü yönünde Tunku'ya baskı yaptığı için Singapur'un Wilson'a büyük bir borçlu olduğunu yazdı.[184]
Lee, Hukuk Bakanı E. W. Barker'ı Singapur'un federasyondan ayrılmasını ve bağımsızlık ilânını sağlayacak belgeleri hazırlamakla görevlendirdi. 1962'de Johor'dan su çekme anlaşmasının korunması için, bunun hem ayrılık anlaşmasına hem de Malezya anayasasına dahil edilmesinde ısrar etti.[185] Ayrılık sonrası ilişkilerin müzakeresi büyük gizlilik içinde yürütüldü ve Lee ayrılığa karşı direnmeye çalıştı. Ancak 7 Ağustos'ta Goh'un kendisini ikna etmesiyle geri adım attı.[176][186] Aynı gün Lee ve bazı kabine üyeleri, Razak'ın evinde ayrılık anlaşmasını imzaladı. Anlaşma, ticaret ve karşılıklı savunma konularında iş birliğinin devamını şart koşuyordu.[187] Lee ertesi gün Singapur'a döndü ve geri kalan bakanlarla birlikte belgeyi imzaladı. Belge ardından Kuala Lumpur'a gönderildi.[186][188]
9 Ağustos 1965 saat 10.00'da Tunku, Malezya parlamentosunu topladı ve 1965 Malezya Anayasası (Singapur Değişikliği) Yasa Tasarısı'nı sundu. Tasarı, PAP milletvekillerinin bulunmadığı oturumda 126-0 oyla oybirliğiyle kabul edildi.[189] Aynı anda Singapur radyolarından Singapur'un bağımsızlığı ilân edildi. Lee, haberi üst düzey diplomatlar ve memurlara iletti.[188][190] Aynı gün düzenlenen canlı televizyon basın toplantısında, haberi halka duyururken gözyaşlarını tutmakta zorlanan Lee, konuşmasına ara verip kendini toparladı ve şu açıklamayı yaptı:[191]
Bu anlaşmayı imzalayıp Singapur'u Malezya'dan ayırdığımız o ana her baktığımızda, içimizde bir acı olacaktır. Benim için bu, acı bir anıdır. Çünkü tüm hayatım... Yetişkin hayatım boyunca Malezya birleşmesine ve bu iki toprak parçasının birliğine inandım. Biliyorsunuz, bu insanlar coğrafya, ekonomi ve akrabalık bağlarıyla birbirine bağlı... Ama Malezya'da çok ırklı bir yapıyı ve entegrasyonu başaramadık.[192]
Tarihi önemdeki bu olaya rağmen, Lee Singapur'un yeni bir ulus olarak karşı karşıya kalacağı sorunları görüşmek üzere parlamentonun toplanmasını istemedi. Yerine kimin vekâlet edeceği konusunda da herhangi bir talimat vermeksizin altı haftalığına telefonla bile ulaşılamayacak bir dağ kulübesine çekilerek inzivaya girdi. O dönemin başbakan yardımcısı Toh Chin Chye'ye göre, parlamento o yıl Aralık ayında yeniden toplanana kadar "askıya alınmış bir durumda" kaldı.[193]

Anılarında Lee, bu dönemde uykusuzluk çektiğini belirtmiştir. Singapur'daki Britanya Yüksek Komiseri John Robb'un durumu İngiltere başbakanı Harold Wilson'a bildirmesi üzerine, Wilson endişesini dile getirdi. Lee ise şu şekilde yanıt verdi:
Singapur için endişelenmeyin. Biz, arkadaşlarımla birlikte, en acılı anlarımızda bile aklı başında ve mantıklı insanlarız. Siyasi satranç tahtasında bir hamle yapmadan önce tüm olası sonuçları tartarız.[195]
Lee, Singapur'un bağımsızlığının uluslararası alanda tanınması için girişimlere başladı. Singapur, 21 Eylül 1965'te Birleşmiş Milletler'e katıldı ve 8 Ağustos 1967'de dört Güneydoğu Asya ülkesiyle birlikte Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği'ni (ASEAN) kurdu. 25 Mayıs 1973'te Lee, Sukarno döneminde yaşanan Endonezya-Malezya çatışmasının ardından Endonezya'ya ilk resmî ziyaretini gerçekleştirdi. Bu ziyaret ve sonrasındaki karşılıklı temaslar sayesinde Singapur ile Endonezya arasındaki ilişkiler büyük ölçüde iyileşti.
Her ne kadar o dönemde Malayca baskın dil olsa da, Singapur'un göçmenlerin uyum sağlayabileceği baskın bir kültürü hiçbir zaman olmadı.[196] 1970'ler ve 1980'lerde, hükûmetin ve iktidardaki partinin çabalarıyla birlikte, Lee kendine özgü bir Singapur kimliği oluşturmaya çalıştı. Bu kimlik, çokkültürlülük çatısı altında ırksal bilinçliliği güçlü şekilde tanıyan bir yapıdaydı.
Lee ve hükûmeti, dini hoşgörü ve ırklar arası uyumun korunmasının önemini sıkça vurguladı ve etnik veya dini şiddeti kışkırtabilecek herhangi bir tehdide karşı yasaları kullanmaya hazır olduklarını açıkça ortaya koydu.[197][198] Örneğin Lee, "duyarsız misyonerlik faaliyetleri" konusunda uyarıda bulundu; burada özellikle Hristiyanların Malaylara yönelik misyonerlik çabalarını kast ediyordu. 1974'te hükûmet, Singapur İncil Derneği'ne, Malayca dini materyal yayımlamayı durdurmaları tavsiyesinde bulundu.[199]
Lee Kuan Yew iktidarı, 1990'dan beri Singapur siyaseti üzerinde mutlak tahakkümmünü sürdürürken onun Halk Hareketi Partisi o zamandan beri Singapur'u bir baskın parti sistemiyle yönetmeye devam etmektedir. Bu yüzden Lee, "müşfik bir diktatör" olarak anılmaktadır.[200][201] 1959'dan 1990'a dek iktidarda kalan bir lider olarak Lee,[202] otokratik sayılan bazı kanunlar çıkarmış, siyasi muhalefeti dağıtmaya çalışmıştı. Buna rağmen Singapur'u dönüştürmedeki başarısı nedeniyle orada hâlâ saygıyla anılan bir figürdür. The Independent'tan Peter Popham, Lee'yi "en başarılı siyasi fırsatçılardan birisi" olarak adlandırdı.[203]
Singapur'un savunmasızlığı derinden hissediliyordu; bu durum hem komünistlerden hem de saldırgan bir tutum sergileyen Endonezya'dan gelen tehditlerle daha da belirginleşmişti. Bu kırılganlığı artıran bir diğer unsur ise Britanya'nın Süveyş'in doğusundan kuvvetlerini çekmeye hazırlanmasıydı. Singapur Birleşmiş Milletler'e kabul edildikten sonra Lee, hızla Singapur'un bağımsızlığının uluslararası tanınmasını sağlamaya çalıştı. Singapur Silahlı Kuvvetleri'ni (SAF) kurmak üzere Goh Keng Swee'yi İçişleri ve Savunma Bakanı olarak atadı ve özellikle İsrail ile Tayvan gibi ülkelerden danışmanlık, eğitim ve altyapı desteği talep etti.[204] 1967'de, tüm sağlıklı 18 yaşındaki erkek Singapur vatandaşları için Ulusal Servis'te (NS) zorunlu askerlik uygulamasını başlattı. Bu hizmet, SAF, Singapur Polis Teşkilatı veya Sivil Savunma Kuvvetleri'nde gerçekleştirilebiliyordu. 1971'e gelindiğinde, Singapur'un 17 ulusal hizmet taburu (16.000 asker) bulunuyordu ve bunların 14'ü (11.000 asker) yedeklerdeydi.[205] 1975'te Lee ile Çin Cumhuriyeti başbakanı Chiang Ching-kuo, Singapur askerlerinin Tayvan'da eğitim görmesine olanak sağlayan bir anlaşma imzaladı. Bu program, "Yıldız Işığı Projesi" kod adıyla yürürlüğe kondu.[206]
Singapur'un bağımsızlığını kazanmasının ardından Lee'nin en acil görevlerinden biri, yüksek işsizlik sorununu çözmek oldu. Kendisinin ekonomik danışmanı olan Ekonomik Kalkınma Kurulu başkanı Hon Sui Sen ile birlikte çalışan Lee, Hollandalı ekonomist Albert Winsemius'un da görüşlerini alarak fabrikalar kurdu ve ilk etapta imalat sanayisine odaklandı. Britanya'nın 1971'de Singapur'dan tamamen çekilmesinden önce, onları tersaneyi yıkmamaya ikna etti ve bu donanma tersanesi sivil kullanıma dönüştürüldü.
Sonunda Lee ve kabinesi, Singapur ekonomisini canlandırmanın en etkili yolunun çok uluslu şirketlerden yabancı yatırım çekmek olduğuna karar verdi. Singapur'da Birinci Dünya ülkeleri düzeyinde altyapı ve standartlar oluşturarak, Amerikalı, Japon ve Avrupalı şirketlerin ilgisini çekmeyi hedefledi. 1970'li yıllarda, Texas Instruments, Hewlett-Packard ve General Electric gibi çok uluslu şirketler Singapur'u önemli bir elektronik ihracatçısı hâline getirmeye başladı.[207] İşçiler, yabancı şirketlerin iş kültürüne ve sistemlerine uyum sağlamaları için sık sık eğitiliyordu. Hükûmet aynı zamanda yeni sanayi alanları kurdu: örneğin "National Iron and Steel Mills" ile çelik sanayi, Neptune Orient Lines ve Singapore Airlines gibi hizmet sektörleri.[208]
Lee ve kabinesi ayrıca Singapur'u uluslararası bir finans merkezi hâline getirmek için çalıştı. Yabancı bankacılara, Singapur'un sosyal istikrarı, birinci sınıf altyapısı ve nitelikli profesyonelleri konusunda güvence verildi. Yatırımcılara, hükûmetin sağlam makroekonomik politikalar izleyeceği, bütçe fazlası vereceği ve Singapur dolarının istikrarlı olacağı anlatıldı.[209]
Lee, görev süresi boyunca ekonomik gelişmeye büyük önem verdi. Bu konudaki titizliği, Singapur'un "Bahçe Şehir" imajına kadar uzanıyordu.[210] 1967'de başlatılan bu proje kapsamında, Singapur Changi Havalimanı'nı şehir merkezine bağlayan East Coast Parkway (ECP) otoyolu boyunca yeşil alanlar ve peyzaj çalışmaları yapıldı.[211]
Lee, Yolsuzlukla Mücadele Soruşturma Bürosu'na (CPIB) gözaltı, arama yapma, tanıkları çağırma, banka hesaplarını ve şüphelilerin ve ailelerinin vergi kayıtlarını inceleme yetkisi veren bir yasayı yürürlüğe soktu.[212] Dürüst ve temiz bir hükûmetin sürdürülebilmesi için bakanların iyi maaş alması gerektiğine inanıyordu. 21 Kasım 1986'da, dönemin Ulusal Kalkınma Bakanı Teh Cheang Wan hakkında bir yolsuzluk şikâyeti aldı.[213] CPIB'nin soruşturma başlatmasına onay verdi. Ancak Teh hakkında resmî suçlama yöneltilmeden önce intihar etti.[214] 1994'te, bakanların, hâkimlerin ve üst düzey memurların maaşlarının özel sektördeki üst düzey profesyonellerin maaşlarına endekslenmesini önerdi. Bunu, kamu sektörüne nitelikli insanları çekmek ve elde tutmak için gerekli bir adım olarak savundu.[215]
1960'ların sonlarında, gelişmekte olan ekonominin Singapur'un hızla artan nüfusu tarafından aşırı yüklenmesinden endişelenen Lee, "İkide Dur" adlı bir aile planlaması kampanyası başlattı. Çiftlere ikinci çocuklarından sonra strelizasyon önerdi. Üçüncü veya dördüncü çocuklara eğitimde daha düşük öncelikler verildi ve bu aileler daha az ekonomik teşvik aldı.[215]
1983'te, "Büyük Evlilik Tartışması"nı başlattı; bu kapsamda Singapurlu erkekleri yüksek eğitimli kadınları eş olarak seçmeye teşvik etti.[216] Çünkü çok sayıda kadın üniversite mezununun evlenmediğinden endişeliydi.[217] Ancak bu açıklamalar, mezun kadınlar da dâhil olmak üzere toplumun bazı kesimlerini rahatsız etti.[217] Yine de, mezun erkek ve kadınların tanışmasını kolaylaştırmak için Sosyal Gelişim Birimi (SDU) adında bir eşleştirme kurumu kuruldu.[218][215] Lee, ayrıca "Mezun Anneler Programı" kapsamında, üç veya dört çocuk sahibi yüksek öğrenim görmüş annelere vergi iadesi, okul önceliği ve konut ayrıcalığı gibi teşvikler sundu. Bu politika, 1960 ve 70'lerde büyük başarı gösteren "İkide Dur" kampanyasının tersine çevrilmesiydi.
Lee, kadın hakları kampanyasının belki de fazla başarılı olduğunu öne sürdü:
Eşit işe eşit fırsat, evet; ama kadınlarımızı aynı zamanda anne olamayacakları işlere sokmamalıyız...En değerli varlığımız insan gücümüzdür, ancak bu varlığı eğitim politikamızdaki değişimlerin ve kadınlara eşit kariyer fırsatlarının beklenmeyen sonuçları nedeniyle harcıyoruz. Bu, onların geleneksel rolünü ... yani anneliği, yeni neslin yaratıcıları ve koruyuculuğunu etkiledi.
— Lee Kuan Yew, "Talent for the future", 14 Ağustos 1983[219]
Bu önerilerdeki tepki, 1984 genel seçimlerinde PAP hükûmetinin %12,9 oranında oy kaybına neden oldu. 1985'te, eğitimli kadınlara eğitim ve konutta öncelik tanıyan bazı tartışmalı bölümler iptal edildi veya değiştirildi.[215][220]
1990'ların sonlarına gelindiğinde doğum oranı o kadar düşmüştü ki, Lee'nin halefi Goh Chok Tong, bu teşvikleri tüm evli kadınlara yaydı ve "bebek primi" gibi daha fazla teşvik paketi sundu.[215]
Singapur, geleneksel olarak su ihtiyacını Malezya'dan karşılamaktaydı. Ancak bu bağımlılık, Singapur'u fiyat artışı olasılığına açık hâle getirmiş ve Malezyalı yetkililere suyu siyasi koz olarak kullanma imkânı tanımıştı; çünkü sularını kesme tehdidinde bulunabiliyorlardı. Bu problemi azaltmak amacıyla Lee, 1974'te geri dönüştürülmüş su kullanımı konusunda denemelere başlamaya karar verdi.[221] Bu tür çabaların bir sonucu olarak, Singapur 2010'ların ortalarından itibaren su konusunda kendi kendine yeten bir hâle geldi.[222]
Lee'nin yönetiminde ağaçlandırma çalışmaları da yürütüldü. 1963'te, yılda 10.000 fidan dikmeyi hedefleyen bir ağaç dikme kampanyası başlattı ve 1971'de, her yıl kutlanmaya başlayan "Ağaç Dikme Günü" ilan edildi. Bu uygulamanın amaçlarından biri de yağış miktarını artırmaktı.[223][224] Ayrıca, Singapur'un sularını temizleyerek yeniden kullanıma uygun hâle getirmek için de ciddi çabalar gösterildi.[225]
Lee, Singapur'u bir bahçeşehir olarak hayal ediyordu ve şöyle diyordu:[226] "Güneydoğu Asya'nın en temiz ve en yeşil şehri olma hedefimize ulaşmak, başarımızın en ayırt edici simgesi olacaktır."[227] Daha sonra bu konuda şunu da eklemişti: "Ağaçlandırma ve yeşillendirme, başlattığım en düşük maliyetli ama en etkili projedir."[228]
Lee, vatandaşlara şehir merkezlerinden bir nefes alma alanı sağlamak ve Singapur'un küçük yüzölçümünü dikkate alarak zengin-fakir fark etmeksizin temiz ve zarif bir çevre sunmak için "Çevre Kirliliğiyle Mücadele Birimi"ni kurdu.[229] 1995'te bu konuya dair şunları söyledi: "Her zaman inanmışımdır ki, bozulmuş bir kent manzarası, beton bir orman insan ruhunu yıpratır. Ruhumuzu yükseltecek olan doğanın yeşilliğidir."[230]
Bu yaklaşımı, turistleri ve iş insanlarını Singapur'a çekmenin bir yolu olarak görüyordu.[231] Şu şekilde yazmıştı: "Tek kelime bile edilmeden, Singapurluların yetkin, disiplinli ve güvenilir insanlar olduğu anlaşılmalıydı; ihtiyaç duydukları becerileri kısa sürede öğrenecek insanlar."[232] Bağımsızlıktan sonra ise, "kendimizi diğer Üçüncü Dünya ülkelerinden ayıracak dramatik bir yol aradım. Temiz ve yeşil bir Singapur fikrine odaklandım.[233] Çünkü eğer Birinci Dünya standartlarına ulaşırsak, iş insanları ve turistler Singapur’u hem iş hem de bölge gezileri için merkez olarak seçecekti."[234]
Lee, klimanın 20. yüzyılın en önemli buluşu olduğunu söylüyordu.[235] Ona göre hava kalitesi ile çalışma kalitesi doğrudan ilişkiliydi. Bu yüzden 1960'larda kamu hizmet binalarına klima kurulmasını bizzat sağlamıştı.[236]
Lee, Mahazir Muhammed'in Malezya başbakan yardımcılığına terfi etmesinden sonra onunla ilişkileri geliştirmeyi bekliyordu. Mahazir'in bir sonraki başbakan olacağını bilen Lee, 1978'de onu Singapur'a davet etti. İlk ve sonraki ziyaretler hem kişisel hem de diplomatik ilişkilerin iyileşmesini sağladı. O sırada UMNO Genel Sekreteri olan Mahazir, Lee'den DAP ile tüm bağlarını koparmasını istedi; karşılığında Mahazir, Singapur'daki Malayların işlerine karışmayacağına söz verdi.[237]
Haziran 1988'de Lee ve Mahazir, Johor Nehri üzerinden Linggui Barajı'nın inşası için Kuala Lumpur'da bir anlaşmaya vardılar.[238] Lee, 1981-1990 yılları arasında Mahazir ile önceki 12 yıla göre ikili meselelerde çok daha fazla ilerleme kaydettiğini söyledi.[178] Mahazir, 1981'de Singapur'a yapı malzemesi ihracatına konulan yasağın kaldırılmasını emretti, Pedra Branca adası üzerindeki Malezya iddiasının ele alınmasını kabul etti ve 1962 Su Anlaşması'na sadık kalacaklarını teyit etti.[178]
Lee'nin Kasım 1990'da görevden ayrılmasından bir gün önce Malezya ve Singapur, Malezya-Singapur Mutabakat Noktaları Anlaşması'nı (POA) imzaladı. Malaya Demiryolları (KTM), Tanjong Pagar tren istasyonunu boşaltacak ve Bukit Timah'a taşınacak; Bukit Timah ile Tanjong Pagar arasındaki tüm KTM arazileri Singapur'a geri verilecekti. Tanjong Pagar'daki demiryolu arazisi ise %60'ı Malezya'ya, %40'ı Singapur'a ait olan özel bir limited şirket aracılığıyla ortak geliştirmeye açılacaktı. Ancak Başbakan Mahazir, 1993'te Bukit Timah'taki bir arazi parçasının ortak geliştirme kapsamına dâhil edilmemesinden dolayı bu anlaşmadan memnuniyetsizliğini dile getirdi.
Lee'nin ölümünden sonra Mahazir, aralarındaki fikir ayrılıklarına rağmen ona duyduğu saygıyı belirten bir blog yazısı yayımladı. Mahazir şu ifadeleri kullandı: "Pek çok konuda anlaşamıyorduk ancak onun vefatı, bağımsızlık için mücadele eden liderlerin ülkelerini yönettiği ve bağımsızlığın değerini bildiği bir dönemin sonunu işaret ediyor. ASEAN, başkan Suharto'dan ve Lee Kuan Yew'dan sonra güçlü bir liderliğini kaybetti."[239]
Lee, Singapore Story: Memoirs of Lee Kuan Yew adlı kitabında, 1960'te CIA'in, liderliğini zayıflatmak ve partisinde bölünme yaratmak amacıyla PAP üyelerinden bazılarını rüşvetle etkilemeye çalıştığını iddia ettiği bir olayı ayrıntılarıyla anlatmaktadır. Ancak iddiaya göre, rüşvet teklif edilen yetkili bunu reddederek olayı ihbar etmiştir.[240][241] Lee'ye göre bu olay, Amerika Birleşik Devletleri'nin Soğuk Savaş döneminde Güneydoğu Asya'daki siyasi ortamı yönlendirmeye yönelik daha geniş bir stratejisinin parçasıydı.[242] CIA'in Singapur'daki temsilcisiyle yüzleştiğini, bu müdahale nedeniyle açıklama ve tazminat talep ettiğini belirtmişti. İki CIA ajanını tutuklattıktan sonra, bu kişilerin gizlice serbest bırakılması karşılığında $3,5 milyon ekonomik yardım talep etmişti. Amerikalılar bu teklifi reddetmiş, ancak $3,3 milyonu doğrudan Lee'ye ve PAP'a vermeyi teklif etmişlerdi. Ancak sonunda bu kişiler herhangi bir para alışverişi olmadan serbest bırakılmıştı. Lee, pasif kalmak yerine CIA ile pazarlık yapmış ve nihayetinde ABD hükûmeti, Singapur'a $3,3 milyonluk resmî ekonomik yardım yapmayı kabul etmişti. Lee'ye göre bu, ABD'nin Singapur'un iç işlerine bir daha karışmamasını sağlamak amacıyla yapılmıştı. Lee bu olayı 1965'te kamuoyuna açıklamış, ancak ABD bu iddiaları yalanlamıştı. Bunun üzerine Lee, however, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk'ın özür mektubunu kamuoyuna açıklamıştı.[243][244][245]

Lee, ABD'nin Vietnam Savaşı'na katılımını tamamen desteklemiştir. Savaş, ABD'de popülaritesini yitirmeye başlamışken bile, Ekim 1967'de ülkeye ilk resmî ziyaretini gerçekleştirmiş ve başkan Lyndon B. Johnson'a Vietnam'daki savaşa verdiği desteğin "şartsız" olduğunu açıklamıştır. Lee bu savaşı, Singapur gibi Güneydoğu Asya ülkelerinin hükûmetlerini ve ekonomilerini istikrara kavuşturabilmesi için zaman kazandıran bir zorunluluk olarak görmüştür.[246][247] Richard Nixon ve Ronald Reagan gibi ABD başkanlarıyla,[248] ayrıca eski dışişleri bakanları Henry Kissinger[249] ve George Shultz ile yakın ilişkiler kurmuştur.[250] 1967'de başkanlık yarışındaki Nixon, Singapur'u ziyaret etmiş ve Lee'den ABD'nin Çin'le olan ilişkilerini geliştirmesi gerektiği yönünde tavsiye almıştır. Bu görüşme, Nixon'ın Çin ziyaretine giden süreci başlatmıştır.[251]
1980'lerde, Singapur ile ABD arasındaki savunma ilişkileri daha da yakınlaşmış ve bu sayede Singapur, Amerikan yapımı F-16 savaş uçakları ve E-2C hava erken uyarı sistemleri gibi ileri teknolojili savunma araçlarına erişim sağlamıştır.[252]
Ekim 1985'te, başkan Reagan'ın daveti üzerine ABD'ye bir devlet ziyareti gerçekleştirdi ve ABD'nin ortak oturumuna hitap etti. Lee, Kongre'ye serbest ticaretin önemini vurguladı ve korumacılığa yönelmemeleri konusunda uyardı:
Amerika'nın ekonomik, siyasi ve askerî olarak en önde gelen güç olması, değişimin ve ilerlemenin kurallarını belirleme ve bu kuralları koruma sorumluluğunu da beraberinde getirir... Barış ve güvenlik adına, Amerika uluslararası düzenin kurallarını korumalı; barışçıl ve işbirlikçi davranışları ödüllendirmeli, barışı bozan eylemleri ise cezalandırmalıdır. 1930'larda yaşanan Büyük Buhran'ın yeniden sahnelenmesi ve bunun sonucunda II. Dünya Savaşı'na giden yol, herkes için yıkıcı olacaktır. Batı'nın tüm büyük güçleri bu hatayı tekrarlamamakla yükümlüdür. Ancak bu konuda birincil sorumluluk Amerika'ya aittir, çünkü serbest piyasa ekonomilerinin adeta çapa görevi gören ekonomisi Amerika'dır.[248]
Mayıs 1988'de E. Mason "Hank" Hendrickson, ABD'nin Singapur Büyükelçiliği'nde Birinci Sekreter olarak görev yaparken Singapur hükûmeti tarafından sınır dışı edildi.[253][254] Singapur hükûmeti, Hendrickson'ı "Marksist Komplo" olarak adlandırılan bir yapı üzerinden Singapur'un iç işlerine müdahale etmeye çalıştığını ve muhalefet figürlerini etkilemeye çalıştığını iddia etti.[255] Dönemin başbakan yardımcısı Goh Chok Tong, Hendrickson'ın söz konusu girişimlerinin 20 ila 30 muhalefet milletvekilinin Meclis'e girmesine yol açabileceğini, bunun da "dehşet verici" sonuçlar doğurabileceğini ve hükûmetin felç olmasına ya da düşmesine neden olabileceğini savundu.[256] Hendrickson'ın sınır dışı edilmesinin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı, Hendrickson'ın Singapur'daki görev performansını övdü ve herhangi bir uygunsuzluk olmadığını belirtti.[253] Buna karşılık olarak, Dışişleri Bakanlığı, Hendrickson ile eşdeğer konumda olan üst düzey bir Singapur diplomatı olan Robert Chua'yı Washington'dan sınır dışı etti.[257][258] ABD'nin Hendrickson'ı kınamayı reddetmesi ve Singapurlu diplomatı sınır dışı etmesi, Singapur'da nadir görülen bir protestoya neden oldu: Ulusal İşçi Sendikaları Kongresi (NTUC), ABD Büyükelçiliği çevresinde otobüslerle protesto düzenledi, dört bin işçinin katıldığı bir miting organize etti ve ABD'yi "sinsi, kibirli ve güvenilmez" olarak nitelendiren bir bildiri yayımladı.[259]
Singapur, Çin ile diplomatik ilişkilerini ancak ABD ve Güneydoğu Asya ülkeleri bunu yapmaya karar verdikten sonra kurdu. Bunun amacı, Singapur'un Çin yanlısı bir tutum sergilediği izlenimini vermemekti.[260][261] Lee'nin 1976'da başlayan Çin'e yaptığı resmî ziyaretler İngilizce yürütüldü; bu da Singapur'u temsil ettiğini ve "Üçüncü Çin" olmadığını (birincisi Çin Cumhuriyeti, ikincisi Çin Halk Cumhuriyeti) göstermek içindi.[262]
Kasım 1978'de, Mao Zedong'un ölümünün ve Dörtlü Çete'nin ardından yaşanan siyasi kargaşanın yatışmasından sonra, Deng Xiaoping Singapur'u ziyaret etti ve Lee ile görüştü. Deng, Singapur'un ekonomik gelişmişliğinden, yeşil alanlarından ve konut politikasından son derece etkilendi. Ardından on binlerce Çinliyi Singapur'a ve dünyanın dört bir yanına göndererek bu ülkelerin tecrübelerinden öğrenmelerini ve Çin'e bu bilgileri taşımalarını sağladı. Bu, Aralık 1978'de başlayan Çin'in dışa açılma sürecinin bir parçasıydı. Öte yandan Lee, Deng'e Güneydoğu Asya'ya komünist ideoloji ihraç etmeyi bırakmasını tavsiye etti ve Deng de bu tavsiyeye sonradan uydu.[263][264] Bu gelişmeler, Eylül 1981'de iki ülke arasında Ticaret Ofisleri değişimiyle sonuçlandı.[265] 1985'te, ana kara Çin ile Singapur arasında ticarî hava ulaşımı başlatıldı[266] ve Çin, bağımsızlık sonrası Singapur'un maliye bakanı olan Goh Keng Swee'yi özel ekonomik bölgelerin gelişimi konusunda danışman olarak atadı.[267]
3 Ekim 1990'da Singapur, diplomatik ilişkilerini Çin Cumhuriyeti'nden Çin Halk Cumhuriyeti'ne resmen çevirdi.
Lee, 1978'deki Vietnam'ın Kamboçya'yı işgaline karşı çıktı.[268] Singapur hükûmeti, Vietnam'ı kınamak için uluslararası bir kampanya düzenledi ve 1978-1989 yılları arasındaki Kamboçya-Vietnam Savaşı sırasında Vietnam işgaline karşı savaşan Kızıl Kmerler'e yardım sağladı. Lee anılarında, 1982'de "Singapur'un Kızıl Kmer direniş güçlerine birkaç yüz adet AK-47 tüfeği, el bombası, mühimmat ve iletişim ekipmanı gönderdiğini" yazmıştır ve bunun sonraki birçok partinin ilki olduğunu belirtmiştir.[269][270]

PAP'ı yedi seçimde zafere taşıdıktan sonra Lee, 28 Kasım 1990'da başbakanlıktan istifa etti ve görevini Goh Chok Tong'a devretti.[271] O tarihte, dünyanın en uzun süre görev yapan başbakanı olmuştu.[272] Bu, Singapur'un bağımsızlığından beri gerçekleşen ilk liderlik değişimiydi. Dönemin genç bakanları tarafından yeni başbakan olarak Goh seçildi. Goh Chok Tong hükümetin başına geçtiğinde Lee, kabinede yürütme yetkisi olmayan bir görev olan Kıdemli Bakan pozisyonunda kaldı[273] ve bu rolünü "danışmanlık" şeklinde tanımladı. Daha sonra 2 Aralık 1992'de PAP genel sekreterliğinden de istifa etti ve bu görevi de Goh Chok Tong devraldı.[274]
Nisan 1996'da Lee ve onun oğlu Lee Hsien Loong, Singapur Borsası'na kote bir gayrimenkul geliştiricisi olan Hotel Properties Ltd'den Nassim Jade ve Scotts 28 adlı apartman komplekslerinden daireler satın aldıklarını ve %5 ila %12 arasında değişen önemli indirimler aldıklarını kamuoyuna açıkladılar.[275] O dönemde Singapur'da gayrimenkul söylentilerinin yaygın olması nedeniyle, bu durum ciddi tartışmalara neden oldu.[276] Başbakan Goh Chok Tong, konuyla ilgili hemen bir soruşturma başlattı. Singapur yasaları, şirket yöneticilerinin akrabalarına ve yakınlarına özel indirim ya da geri ödeme yapılmasına izin verse de, bu tür işlemlerin hissedar onayından geçmesi gerekmekteydi.[277]
Bu açıklama kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık yaratınca Lee, bu satın alımları açıklamak üzere Meclis'te konuştu.[278] Kendisinin tanınmış bir kişi olması nedeniyle, geliştirici firmanın bu indirimleri reklam amacıyla "meşru bir motivasyonla" sunduğunu belirtti. Ayrıca daha önce bir araba, terzi ve kunduracı hizmetlerini de indirimli aldığını ifade etti.[279] Elde ettiği tasarruf tutarını ise hayır kurumlarına bağışladığını açıkladı.[276]
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz. |
14 Mayıs 2011'de Lee ve Kıdemli Bakanı Goh Chok Tong, 2011 Genel Seçimleri sonrasında kabineye emekli olduklarını duyurdular.
Singapur'un ilk başbakanı 91 yaşındaki Lee Kuan Yew, ağır pnömoni tedavisi gördüğü hastanenin yoğun bakım ünitesinde hayatını kaybetti.[280]
<ref> etiketi; Time1999 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
| Lee Kuan Yew ile ilgili kütüphane kaynakları |
| By Lee Kuan Yew |
|---|