Çevre hukuku

Günümüz dünyasında Çevre hukuku hayatımızda temel bir rol üstlendi. Ortaya çıkışından bu yana toplumumuzun farklı yönlerini önemli ölçüde etkileyerek iletişim kurma, çalışma, ilişki kurma ve hatta eğlenme şeklimizi dönüştürdü. Çevre hukuku, günlük yaşamlarımız üzerindeki önemini ve etkisini yansıtan çelişkili görüşler üreterek tartışmalara, ihtilaflara ve hayranlıklara konu olmuştur. Bu makalede, Çevre hukuku ile ilgili farklı yönleri keşfederek onun çağdaş dünyadaki etkisini ve alaka düzeyini analiz edeceğiz.

Çevre hukuku, insanlıkla doğal çevre arasındaki etkileşimi düzenleyen antlaşma (sözleşme), düzenleme ve ortak hukuk kuralları bütünüdür. İnsanın çevre üzerindeki olumsuz etkilerini gerektiğinde insan faaliyetlerini sınırlamak ya da engelleme yoluyla azaltmayı amaçlar. Çevre kirliliği ve kaynak yönetimi olmak üzere iki ana başlık altında ele alınmaktadır.

Çevre Hukuku, ulusal düzenlemeler ve uluslararası anlaşmalar sonucu gelişmektedir. Ayrıca, çevre sorunları ile ilgili dava süreçleri ve yargı kararları da, içtihat olarak çevre hukukuna katkıda bulunmaktadır.

Türkiye'de çevre hukuku

Türkiye'de 1982 Anayasası'nın 56. maddesinde; "Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir" hükmüne yer verilmiş ve 9 Ağustos 1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu ve akabinde bu kanununa dayalı birçok yönetmelik, genelge ve tebliğ yayınlanmıştır.

Kaynakça

  1. ^ Phillipe Sands (2003) Principles of International Environmental Law. 2nd Edition. p. xxi Available at 31 Temmuz 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Accessed 19 February 2020