Günümüz dünyasında Biyolojik sistem, farklı kökenden ve kültürden insanlar için büyük önem taşıyan ve ilgi duyulan bir konu haline geldi. Ortaya çıkışından bu yana Biyolojik sistem, farklı yönlerini ve sonuçlarını keşfetmeye zaman ve çaba harcayan çok sayıda uzmanın ve meraklının dikkatini çekti. Bu makalede, Biyolojik sistem'in büyüleyici dünyasını derinlemesine inceleyerek onun kökenlerini, evrimini ve modern toplum üzerindeki etkisini keşfedeceğiz. Aşağıdaki satırlarda, bunun çeşitli bağlamlardaki önemini ve dünya çapında milyonlarca insanın günlük yaşamları üzerindeki etkisini analiz edeceğiz. Kendinizi Biyolojik sistem'in heyecan verici çalışmasına kaptırmaya hazır olun!
Biyolojik sistem, biyolojik olarak ilgili çeşitli varlıkları birbirine bağlayan karmaşık bir ağdır. Biyolojik organizasyon çeşitli ölçeklere yayılır ve sistemin ne olduğuna bağlı olarak farklı yapılar temelinde belirlenir. Makro ölçekteki biyolojik sistemlere örnek olarak organizma popülasyonları verilebilir. Memeliler ve diğer hayvanlardaki organ ve doku ölçeğinde ise dolaşım sistemi, solunum sistemi ve sinir sistemi örnek olarak verilebilir. Mikro ölçekten nanoskopik ölçeğe kadar biyolojik sistemlere örnek olarak hücreler, organeller, makromoleküler kompleksler ve düzenleyici yollar verilebilir. Biyolojik bir sistem, canlı bir organizma gibi yaşayan bir sistemle karıştırılmamalıdır.
Bu spesifik sistemler insan anatomisinde yaygın olarak çalışılmaktadır ve diğer birçok hayvanda da mevcuttur.
Sistem (ya da aygıt) kavramı, yaşamsal ya da organik işlev kavramına dayanır: bir sistem, belirli bir işlevi olan bir organlar kümesidir. Bu fikir Klasik Antik Çağ'da zaten mevcuttu (Galen, Aristoteles), ancak "sistem" teriminin uygulanması daha yenidir. Örneğin, sinir sistemi Monro (1783) tarafından adlandırılmıştır, ancak Efesli Rufus (yaklaşık 90-120), beyin, omurilik ve kraniyospinal sinirleri ilk kez açıkça anatomik bir birim olarak görmüştür, ancak işlevi hakkında çok az şey yazmış ve bu birime bir isim vermemiştir.
Temel işlevlerin - ve dolayısıyla sistemlerin - sayımı Antik Çağ'dan bu yana neredeyse aynı kalmıştır, ancak bunların sınıflandırılması çok çeşitli olmuştur, örneğin Aristoteles, Bichat, Cuvier ile karşılaştırın.
1820'lerde Fransız fizyolog Henri Milne-Edwards tarafından ortaya atılan fizyolojik iş bölümü kavramı, "canlıları insan endüstrisi tarafından yaratılmış makinelermiş gibi karşılaştırmaya ve incelemeye" olanak tanımıştır. Adam Smith'in çalışmalarından esinlenen Milne-Edwards, "ister hayvan ister bitki olsun, tüm canlı varlıkların vücudunun bir fabrikaya benzediğini... burada işçilere benzeyen organların, bireyin yaşamını oluşturan olguları üretmek için durmaksızın çalıştığını" yazmıştır. Daha farklılaşmış organizmalarda, işlevsel emek farklı araçlar veya sistemler (onun tarafından appareils olarak adlandırılır) arasında paylaştırılabilir.
Bir hücrenin tam bileşenleri, hücrenin ökaryot ya da prokaryot olmasına göre belirlenir.