dünyasında dikkatle araştırılıp analiz edilmesi gereken sonsuz yön vardır. , kökeninden bugünkü önemine kadar hayranlık ve tartışma konusu olmuştur. Bu makalede, sosyokültürel etkilerinden günlük yaşam üzerindeki etkisine kadar 'i oluşturan farklı yönleri kapsayan bir yolculuğa çıkacaksınız. Düşünme ve derin analiz yoluyla, modern dünyada 'in karmaşıklığını ve önemini keşfedeceksiniz. Ufkunuzu genişletmeye ve kendinizi bilgi ve keşif evrenine kaptırmaya hazır olun!
| Gazzâlî Îmam-ı Gazzâlî | |
|---|---|
Gazzâlî'nin temsilî bir portresi | |
| Tam adı | Hüccetü'l-İslâm Ebû Hâmid Muhammed bin Muhammed bin Ahmed el-Gazzâlî et-Tûsî |
| Doğumu | y. 1058 Tus, İran, Büyük Selçuklu İmparatorluğu |
| Ölümü | 19 Aralık 1111 (52-53 yaşında) Tus, İran, Büyük Selçuklu İmparatorluğu |
| Milliyeti | Fars |
| Çağı | İslam'ın Altın Çağı |
| Bölgesi | Bağdat, Tus, Kudüs, Nişabur, Şam |
| Okulu | Tasavvuf, Sünnilik, Eş'arilik, Şâfiîlik[1][2] |
| İlgi alanları | Edebiyat, fıkıh, kelâm, felsefe, mantık, İslam şeriatı, tasavvuf |
| Önemli eser | İhyâ-u Ulûm-id-Dîn Tehâfütü'l-Felâsife Kimyâ-yı Saʿâdet Kalplerin Keşfi el-Münkız Mine'd-Dalâl |
Etkilendikleri | |
Gazzâlî[3][4] (Farsça: الغزّالی), yaygın adıyla İmam-ı Gazzâlî (1058 – 19 Aralık 1111), Orta Çağ Avrupası'nda Latinize edilmiş hâliyle Algazelus ya da Algazel, İranlı Sünni İslam âlimi, mutasavvıfı ve müderrisidir. İslam düşünce tarihindeki en önemli ve en etkili fakih, müftü, filozof, teolog, mantıkçı ve mistiklerden biri olarak kabul edilmektedir.[5][6][7][8] XI. yüzyılın müceddidi olarak nitelendirilmektedir.[9][10] Gazzâlî'nin çalışmaları çağdaşları tarafından büyük bir önem ve övgüyle karşılanmış ve "İslam'ın delili" anlamına gelen "Hüccetü'l-İslâm" unvanını almıştır.[11]
Felsefe ilmine vakıf olduktan sonra çeşitli yönlerden felsefeyi eleştirmesi ve dönemin bazı filozoflarını tekfir etmesiyle de bilinir. "Hükemâ" sıfatıyla da anılmıştır.[12] Fars asıllı olduğu sanılan[3] Gazzâlî'nin lakapları "Hüccetü'l-İslâm" ve "Zeynüddîn"dir. Genel olarak "Gazzâlî" ve "İmam-ı Gazzâlî" isimleriyle tanınmaktadır. Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde yaşamış en ünlü İslam bilginlerinden biridir.

Gazzâlî, Hicri 450 (Miladi 1058) yılında İran'ın Horasan bölgesinin Tus şehrinde doğmuştur. İlk öğrenimini Tus'ta Ahmed bin Muhammed er-Razikânî'den almış, daha sonra Cürcân şehrine giderek Ebû Nasr el-İsmailî'den eğitim görmüştür. Ardından 28 yaşına kadar Nişabur Nizamiye Medresesi'nde öğrenim görmüş, itikadi düşünce olarak Ebü'l Hasan Eş'arî'den, ameli görüş olarak ise İmam Şafiî'den etkilenmiştir.
Hocası, "İmam-ı Harameyn" lakaplı Abdülmelik el-Cüveynî, 1085 yılında ölünce Gazzâlî, Nişabur'dan Büyük Selçuklu Devleti'nin veziri Nizâmülmülk'ün yanına gitmiştir. Nizâmülmülk'ün huzurunda düzenlenen bir toplantıda verdiği cevaplarla diğer bilginlerden üstünlüğünü kanıtlayarak 1091 yılında Bağdat'taki Nizamiye Medresesi'nin baş müderrisliğine tayin edilmiştir. Burada sahip olduğu bilgi ve yetiştirdiği öğrenci topluluğuyla kısa sürede ün ve saygınlık kazanmıştır. Daha sonra tasavvufa yönelmiş ve Ebû Alî Farmedî'nin de tesiriyle bu alanda yoğunlaşmıştır. Bu ilgi ve hac arzusuyla 1095 yılında medresedeki görevini bırakarak Bağdat'tan ayrılmış ve Şam'a gitmiştir[13]
Şam'da iki yıl kadar kaldıktan sonra 1097 yılında hacca gitmiştir. Hac dönüşünde tekrar Şam'a geçmiş, ardından Bağdat yoluyla tekrar Tus'a dönmüştür. Şam ve Tus'ta bulunduğu sürede uzlet hayatı yaşamış ve tasavvuf alanında ilerlemiştir. Bağdat'tan ayrılışından 11 yıl sonra, 1106 yılında Nizâmülmülk'ün oğlu Fahrülmülk'ün ricası üzerine Nişabur Nizamiye Medresesi'nde tekrar eğitim vermeye başlamıştır. Buradan kısa süre sonra Tus'a dönerek yaptırdığı tekkede müritleriyle birlikte sufi hayatı sürdürmüştür.
Gazzâlî, 1111 (Hicri 505) yılında doğum yeri olan İran'ın Tus şehrinde öldü.[14]
Gazzâlî'nin yaşadığı dönemde İslam âleminde siyasî ve fikrî olarak büyük bir karmaşa hâkimdi. Bağdat'ta Abbasi halifelerinin gücü zayıflarken, Büyük Selçuklu Devleti'nin sınırları giderek genişliyor ve nüfuzu da artıyordu. Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah'ın veziri Nizâmülmülk, savaş meydanlarında zaferler kazanıyor, ilim meclisleri denilen tartışma ortamlarını ve medreseleri açıyordu. Bu dönemde Mısır'da, İslam hilâfetinin başında, Şiî mezhebine bağlı Fâtımîler bulunuyordu. Avrupa'da ise Endülüs Emevî Devleti gerileme sürecine girmişti.
Birinci Haçlı Seferi de Gazzâlî'nin yaşadığı dönemde gerçekleşmiş; Gazzâlî 40 yaşında iken Antakya, Haçlılar tarafından kuşatılmış, bir yıl sonra ise Kudüs Haçlıların eline geçmiştir.
Bu dönemde Haşhaşîler tarikatının kurucusu Hasan Sabbah ve İranlı gök bilimci Ömer Hayyam da Gazzâlî ile aynı çağda yaşayan tanınmış şahsiyetlerdir. İslam âlemindeki bu siyasi kargaşaya fikrî bir çöküntü de eşlik etmekteydi.
Gazzâlî'nin öğrenme merakı, onun çok sayıda dini ve fikrî akımı araştırmasına neden oldu. Yaşadığı dönemde hakikati bulmak isteyen insanların dört gruba ayrıldığını ve her birinin hakikati kendi yolunda aradığını gördü. Bunlar; felsefeciler, kelâmcılar, sûfiler ve Bâtınîlerdi. Hepsinin görüşlerini inceleyerek kelâm, felsefe ve Bâtınîlik yolunu kitaplarında ayrıntılarıyla eleştirdi ve sûfilerin yolu olan tasavvufa yönelerek hakikati bu yolda aradı. Gazzâlî, bu süreci el-Münkız Mine'd-Dalâl adlı kitabında şöyle anlatır:
Gazzâlî'ye göre, yaşadığı dönemde İslamiyet'in birliğini bozacak fikirler hızla yayılıyordu. Bir taraftan Yunan felsefesi ile İslam inancını yeniden şekillendirmeye çalışan filozoflar, diğer yandan Kur'an'ın apaçık ayetlerini karanlık ve gizemli tefsirlere konu eden Bâtınîler, İslam dinine ve Ehl-i Sünnet itikadının bütünlüğüne büyük zarar veriyordu.[16]
Bâtınîlik, Gazzâlî'nin döneminde ortaya çıkmış ve Büyük Selçuklu veziri Nizâmülmülk, bu görüşün üyeleri tarafından öldürülmüştür. Gazzâlî, bu dönemde Ehl-i Sünnet dışı grupların görüşlerine karşı reddiyeler yazarak mücadele etmiş, Mutezile ve Bâtınîlik'e karşı altı eser kaleme almıştır.
Felsefeye karşı verdiği mücadele ile İslam dünyasında felsefi düşüncenin gelişmesini engellediği düşünülmektedir. Yunan felsefesine karşı yazdığı reddiyeler sonucunda İbn Rüşd, İbn-i Tufeyl ve İbn Bacce gibi düşünürler felsefeyi ona karşı savunma ihtiyacı duymuşlardır. Gazzâlî, felsefe öğrenerek ve felsefi yöntemler kullanarak filozoflarla tartışmış, sert eleştirilerini reddiyeler şeklinde yazarak Aristoteles, İbn Sina ve Fârâbî'yi hedef almıştır.[13]
Gazzâlî'nin felsefeye yönelik olumsuz tutumuna karşın mantığın birçok yönünü İslam din bilimlerine dadil etmede önemli katkısı olmuştur.

Gazzâlî, İslam inanç felsefesi olan kelâmın daha çok akaid kısmına önem vermiş ve akıl yerine sezgiyi ön planda tutmuştur. Mantık ve münazara ilkelerini kullanmıştır. Bununla birlikte, kelamla tatmin olmayan Gazzâlî, tasavvufa yönelerek aklın yerine mükâşefeyi koymuştur. Sûfizm ve şeriat alanında büyük rol oynamış, sûfizm kavramını şeriat yasalarıyla birleştirmiş, eserlerinde tasavvufu ilk olarak teorik anlamda açıklamıştır. Çalışmalarında Ehl-i Sünnet görüşünü benimsediği ve diğer görüşlere karşıt olduğu da söylenebilir. Katkılarıyla tasavvufun uzun süre yaşayabilmesini sağlamıştır.
Gazzâlî, Orta Çağ Müslüman ve Hristiyan filozoflarını büyük ölçüde etkilemiş, çalışmaları İslam dünyasında Avrupalı bilginlerin dikkatini çeken ilk eserlerden olmuştur. Aziz Thomas Aquinas (1225-1274) bunlardan biridir. Gazzâlî'nin etkisi, Aziz Thomas Aquinas'ın Hristiyan teolojisi ile ilgili çalışmalarıyla karşılaştırılsa da ikisi arasında metot ve inanç bakımından bazı büyük farklılıklar vardır. Gazzâlî, Müslüman inancına sahip olmayan Aristoteles ve Sokrates gibi Antik Yunan filozoflarını ve onların fikirlerini reddederken, Thomas Aquinas, Yunan ve Latin etkilerini çalışmalarında göstermiş ve daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsemiştir.[17]
Gazzâlî'nin kitapları birçok Batı diline çevrilmiştir. Eyyühe'l Veled adlı kitabı, UNESCO tarafından 1951'de Fransızcaya, İngilizceye ve İspanyolcaya tercüme edilmiş ve bunun gibi birçok eseri çeşitli dillere çevrilerek yayımlanmıştır.
Gazzâlî'nin doğduğu ve büyüdüğü yer olan Tus, o yüzyılda büyük bir tasavvuf merkezi olarak anılıyordu. Ancak Gazzâlî'nin öğrencilik hayatında tasavvuf geri planda kaldı. Geçirdiği ruhsal bunalım sonrasında tasavvufa yöneldi. Silsile-i saâdât'tan olan hocası Ebu Ali Farmedî'den dersler alarak tasavvuf konusunda icazet aldı.
Gazzâlî'ye göre tasavvuf, insanın manevi hastalıklarından kurtulmasında en önemli etkendir. Kimya-i Saadet adlı eserinde şöyle der:[18]
Gazzâlî, hakikati araştıran âlimleri dört sınıfa ayırır.[19]
Gazzâlî, yaşamı boyunca bilim, İslami akıl yürütme ve tasavvuf da dahil olmak üzere çok çeşitli konuları kapsayan 70'ten fazla kitap yazmıştır.[5][6][20] Eserlerinde tasavvufun ilk resmi tanımını yaparak tasavvuf ve şeriatın sentezinde önemli bir rol oynamıştır.[21] Ayrıca yazıları, özellikle Batıniler olarak bilinen İsmailî mezhebinin İran topraklarında nüfuz kazandığı bir dönemde, Sünnî İslam'ın konumunu güçlendirmiştir. Gazzâlî, Ezoteristlerin İftiraları adlı eserinde İsmailîleri kâfir ilan edecek kadar ileri gitmiş ve onların kanının dökülmesine izin vermiştir.[22]
Gazzâlî'nin dini felsefesinin ana temalarından biri, yaratıcının tüm insan yaşamının odak noktası olduğu ve dünyevi işleri doğrudan etkilediği inancıydı. Eserleri David Hume, Dante, Aziz Thomas Aquinas ve Yahudi teolog Moses Ben Maimon da dahil olmak üzere Hristiyan, İbrani ve Batılı akademisyenler ile filozoflar tarafından yaygın olarak okunmuş ve incelenmiştir. Bu nedenle etkisi, İslam dünyasının ötesine uzanmıştır. Gazzâlî'nin kayda değer katkılarından biri, 12. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar İslami eğitimin temelini atan eğitim reformudur. Eserleri, aynı zamanda İslam matematiği ve astronomisinin gelişiminde de önemli bir rol oynamış, At-Tûsî gibi âlimler büyük ölçüde onun yazılarına dayanmışlardır.[23]
Gazzâlî, kendisini bir filozoftan çok bir mutasavvıf olarak görse de bazı akademisyenler, onu İslam felsefesi ve düşüncesinde önemli bir figür olarak kabul etmektedir. Kendi yaklaşımını; gerçek bilgi arayışı, felsefe ve bilimin daha derin bir şekilde anlaşılması ile mistisizm ve bilişin daha iyi kavranması olarak tanımlamıştır. Mantığı, medresedeki İslami eğitim müfredatına başarılı bir şekilde entegre etmesi, Arap felsefesinin altın çağının başlangıcına işaret etmiştir.[24][25]
Çağdaş dünyada Gazzâlî'nin mirası, İslami iş etiğine kadar uzanmakta, Yusif Sidani ve Akram Al Ariss gibi akademisyenler, onun yazılarının bu alandaki etkisini vurgulamaktadır. Hatta bazı araştırmacılar, Gazzâlî'nin Muhammed Peygamber'den sonraki en büyük Müslüman şahsiyet olduğunu öne sürmektedir. Geleneksel İslamcılar da Gazzâlî'nin çalışmalarından, özellikle de şeriat hukuku üzerine tartışmalarından ilham almakta ve bir din alimi olarak statüsünden ödün vermeksizin felsefi mantık alanındaki uzmanlığını vurgulamaktadır.[26]
Bazı oryantalist akademisyenler, Gazzâlî'nin çağdaş felsefeleri reddetmesinin İslam dünyasında bilimsel ilerlemede düşüşe katkıda bulunduğunu ileri sürmüşlerdir.[27][28] Gazzâlî, muhafazakâr İslami inançlarına meydan okuyan bazı felsefi fikirleri, özellikle de Tanrı'nın her şeyi bilen ve hatta var olmayan bir varlık olabileceğini öne süren görüşleri tehdit olarak görmüştür.[29]
Bununla birlikte, bu bakış açısı farklı yorumlarla karşılanmıştır. Gazzâlî'nin kendi sözleri, din ve bilim arasındaki ilişkiye dair incelikli bir bakış açısına işaret etmektedir. "Matematiksel bilimleri inkâr ederek İslam'ın savunulması gerektiğini düşünen bir kimsenin dine karşı işlediği suç gerçekten de büyüktür." demiştir. Hatadan Kurtuluş adlı eserinde yer alan bu alıntı, matematiksel bilimleri ihmal etmenin bilime ya da akla karşı bir suç değil, dine karşı bir suç olduğuna dair inancının altını çizmektedir. Niyeti, matematik çalışmalarını savunmak değil, bu bilimlerin din için bir tehdit oluşturduğu görüşünü kınamaktı. Ona göre matematik ve din farklı alanlara hitap etmekteydi ve birbirleriyle rekabet halinde değillerdi.[30]
Gazzâlî, "Çünkü vahyedilmiş yasa hiçbir yerde bu bilimleri reddetmeyi ya da onaylamayı üstlenmez ve bu bilimler hiçbir yerde kendilerini dini meselelere yöneltmez." diyerek konumunu daha da netleştirmiştir. Özünde, dini öğretiler ile matematiksel bilimlerin farklı alanlarda yer aldığını ve birbirine karıştırılmaması gerektiğini savunmuştur. Bununla birlikte, yazılarının diğer bölümlerinde Gazzâlî, bazı felsefi fikirler hakkındaki endişelerini dile getirmiştir. Filozoflar tarafından yazılan kitapların yasaklanmasını savunmuş ve felsefeyi matematiksel, mantıksal, fiziksel, metafiziksel, politik ve ahlaki olmak üzere altı dala ayırmıştır.[31]
Gazzâlî'nin etkisi, tarih boyunca İbn Rüşd, Ayn el-Kuzât Hemedânî, Nevevî, İbn Tûmert, René Descartes, Fahruddîn Râzî, Süyûtî, Tan Malaka, Thomas Aquinas, David Hume, Seyfeddîn el-Âmidî, Es'ad Meyhânî, Ali el-Kârî ve Muhammed İbn Yahyâ el-Cenzî gibi çok çeşitli düşünürlere yayılmıştır.[32][33][34]
Gazzâlî'nin risâle ve reddiyeleriyle birlikte 500'e yakın kitap yazdığına dair bilgiler bulunmaktadır. Mısırlı bilim insanı Abdurrahman Bedevî'nin yaptığı araştırmalara göre, Gazzâlî'nin 457 adet kitap yazdığını belirtilmektedir. Ancak günümüze kadar ulaşan eserlerinin sayısı 75'tir.[35]
2020-2021 yılları arasında TRT 1'de yayımlanan Uyanış: Büyük Selçuklu dizisinde Cemal Toktaş tarafından canlandırılmıştır.[40]
<ref> etiketi; Ludwig 2009 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
<ref> etiketi; auto13 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
<ref> etiketi; plato.stanford.edu isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
| Commons'ta dosyalar | |
| Vikisöz'de alıntılar | |